İki Müslüman karşılaşınca
veya ayrılırken birinin diğerine; "Es-selâmü aleyküm" veya "Selâmün aleyküm" yâni (dünyâda ve âhirette selâmette
ol, sıhhat ve âfiyet, dünya ve ahiret meşakkatlerinden beri olmak, mü'min kullardan dua, meleklerden istiğfar,
peygamberlerden şefaat sizin üzerinize olsun) demesi, diğerinin de; "Ve Aleyküm selâm" yâni (Bana ettiğin bu
güzel duâ senin de üzerine olsun) diye söylemesidir. Selamlaşmak yerine günaydın tünaydın gibi hiç bir mana
ifade etmeyen sözlerle biri birini karşılamak Müslüman için büyük bir gaflettir, ama Selamdan sonra Merhaba demekte
bir sakınca yoktur; Şâdlık, neşeli oluş. Genişlik, vüs'at. "rahat olunuz, serbest olun manasındadır.
Birbirinize selâm veriniz. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî,
Müslim)
Îmân etmedikçe Cennet'e giremezsiniz. Birbirinizle
sevişmedikçe tam îmâna kavuşamazsınız. Size bir şey göstereyim mi? onu yaparsanız, sevişirsiniz.
Aranızda selâmı çok yayınız. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Müslüman'ın Müslüman üzerinde beş hakkı
vardır. Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak, cenâzesinde bulunmak, davetine gitmek ve aksırıp;
"Elhamdülillah" deyince; "Yerhamükellah" diyerek cevap vermek. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim)
Selâmda sünnet şöyledir ki; önce büyük küçüğe,
şehirli köylüye, devedeki ata binmiş olana, attaki merkebde olana, merkeb üstündeki yaya yürüyene, ayakta olan oturana,
az olan çok olana, efendi hizmetçisine, baba oğluna, ana kızına verir. Rütbe ve nimeti çok olan önce verir.
İki Müslüman, birbirine aynı anda selâm verirse, her ikisinin de birbirine cevâb vermesi farz olur. Birbirinden
sonra selâm verirlerse, ikincisinin verdiği selâm cevâb yerine geçer. Çok kimseye selâm verildiği zaman, bir kişi,
hattâ bir çocuk cevâb verince, ötekiler vermese de olur. İki Müslüman karşılaşınca, birinin "Selâmün
aleyküm" demesi sünnet, diğerinin cevap olarak "Ve aleyküm selâm" demesi farz-ı kifâyedir. (Muhammed Rebhâmî)
HADİSLER VE AÇIKLAMALAR
Çoğu din bilginlerimize göre selâm vermek sünnet,
almak da vaciptir. Bu hükme de manasını verdiğimiz âyetteki, «selam verin.» emrinden varıyorlar.
Selâm veren bir kimseye iki şekilde karşılık
verilir:
a) Daha güzeliyle.
Selâmın daha güzeli şöyle olur. Meselâ
size, «Selâmun aleyküm» diyene, siz de «Aleyküm selâm ve rahmetûllah» diye mukabele edersiniz. Eğer selâm veren, «selâmûn
aleyküm ve rahmetûllah» demişse, siz de, «Aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berekâtûh.» diye karşılık verirseniz,
bu son şekil selâmın en güzel şeklidir. Bundan daha güzel selâm yoktur.
b)
Aynı sözlerle.
Bu selâm şekli, selâm verene aynı sözlerle
karşılık vermek suretiyle verilen selâmdır. Meselâ size, "Selâmûn aleyküm." diyene siz de, «Aleyküm selâm,"
diye cevap verirsiniz.
Peygamberimiz diyor ki:
Hadisi rivayet eden anlatıyor: Birgün birisi
Peygamber'e (s.a.v.), «Esselâmû aleyke» diyerek selâm verdi. Peygamber de, "Ve Aleykes-selâm ve rahmetûllah.» diye cevap verdi.
Bir başkası, «Esselâmû aleyke ve rahmetûllah»
diye selâm verince Peygamberimiz (s.a.v.) ona, "Ve aleykes-selâm ve rahmetûllah; ve berekâtûh» diye mukabelede bulundu.
Bir başkası da, «Esselâmû aleyke ve rahmetûllahi
ve berekâtûh» diye selâm verince peygamber de ona sadece, "Ve aleyke» diye karşılık vermekle yetindi.
Bunun üzerine selâm veren adam, «Ey Allah'ın
elçisi!.. Bana selâm verirken selâmınızı kısa kestiniz. (Yukarıda âyeti okuyarak) bu Allah kelâmının
gereğini niye yerine getirmediniz?» diye sordu. Peygamber de şöyle cevap verdi: «En geniş ve güzel şekliyle
selâm verdiniz. Bana bir şey bırakmadınız. Ben de sizin selâmınızı aynen size iade etmek
zorunda kaldım.»
Selâm almak vaciptir. Fakat bir topluluğa verilen
selâmı, oradakilerden biri aldı mı, borç diğerlerinden düşer. Ve şu kimseler de selâm alamazlar:
-
Kur'an okumakta olan,
-
Cuma günü minberde hutbe okuyan,
-
Hamamda yıkanmakta olan,
-
Tuvalette bulunan,
-
Ezan okuyan,
-
Namaz kılan,
-
Sofrada yemek yiyene,
-
Dua eden,
-
Su içen.
Peygamberimiz diyor ki:
l— Selâm, Yüce Allah'ın isimlerinden
birisidir. Öyleyse selâmı aranızda yaygınlaştırınız.
Bir başka rivayete göre şöyledir. Bir
mü'min, diğer bir mü'min kardeşine selâm verdiğinde, selâmı iade eden mü'mine melekler yetmiş defa
rahmet okurlar, eğer iade etmezse selâm vereni kırmakla birlikte meleklerin de yetmiş defa lanetine uğrar.
Dini Hikaye:
SELÂM VE EBU MÜSLİM HAVALÂNÎ
Ebu Müslim Havalânî bir gün bir topluluğun
yanından geçerken onlara selam vermez. Yanındakilerden biri kendisine bu hareketinin sebebini sorunca Ebu Müslim
şöyle cevap verir:
«Selam vermeyişim, selâmımı alamayacaklarından
ve de meleklerin lanetine uğrayacaklarından korktuğum içindir.»
— Bahrul-Ulûm —
Bir topluluğun yanından geçerken onlara
selâm veriniz. Onlara selâm verdiğinizde selâmınızı iade etmeleri üzerlerine vacip olur.
— Bostânûl-Arifin —
Ayaktaki oturana, büyük küçüğe, binek olan
yürüyene, at üstündeki eşek üstündekine selâm verebilir. Yine senin ardından gelen kimse cevabını duyurmak
şartıyle, sana selâm verebilir. Çünkü duyurmazsa cevap olmaz.
Kişi evine girdiğinde çoluk çocuğuna
selâm vermelidir. Eğer evde kimse yoksa, "Esselâmüaleyna ve âlâ ibadillâhissalihin.» diyerek selâm vermelidir. Çünkü
orada bulunan melekler onun selâmını iade ederler. Öylece de bereket artar.
Sözün burasında çocuklara selâm vermek konusuna
dokunmak isteriz.
«Çocuklara selâm verilir mi, verilmez mi?» Bu konu
din âlimlerimiz arasında görüş ayrılıkları doğurmuştur. Bazıları verilir, bazıları
da verilmez diyen görüşler savunmuşlardır. Bazıları da selâmı vermek, terk etmekten daha iyidir,
demişlerdir. Biz de sonuncu görüşü destekliyoruz.
Sahibine bir adam Ahmed'e selâm verip de bu selâmı
Mehmed iade ederse, Ahmed'den borç düşmez.
— Zübdetül-Mesail —
SELÂMLAŞMAK ADABI
Birbiriyle yolda karşılaşan iki kişiden
hangisinin daha önce selâm vermesi gerektiği noktasında fıkıh alimleri ayrı görüşlere sahiptir.
Bazılarına göre şehirden gelenin, köyden gelene önce selâm
vermesi gerekir. Çünkü şehirli daha çok güven telkin edicidir. Bazılarına göre de köyden gelenin önce selam
vermesi icap eder. Çünkü şehirden gelen daha üstün yerden geliyor.
Ey saadet yolcusu!.. Bu anlattıklarımız
sana yol gösterici olarak yeter. Eğer kanaat getirirsen. Bu ışık saçıcı sözlerimizi halkada
yay ve
alimlerin parıl parıl parıldayan
ilim kılıçlarından sakın. Onların gösterdikleri yoldan sakın ayrı düşme.
Peygamberimiz diyor ki:
Herhangi bir eser, kitap veya mektubunda salavat
getiren kimsenin ismim oradan kazınmadığı sürece melekler daima Allah'tan affını dilerler.
SELAMLAŞMAK ŞEKLİ VE SELÂMIN HÜKMÜ
Birbiriyle karşılaşan iki kişi
konuşmazdan veya hacetleri görmeden önce selâmlaşmak zorundadırlar. Bu şekilde hareket etmek sünnettir,
verilen selâmı dinlemek de en doğru görüşe göre vaciptir. Selâm verenin selâmını aldıktan sonra
tekrar sahibine iade etmek farzı kifâyedir. Eğer bir topluluğa selâm veriliyorsa, toplulukta bulunanlardan
birinin selâmı alıp vermesi yeter. Tek tek hepsi alıp verirse sevap ve fazileti daha çoktur.
Selâm iade etmek vaciptir. Ayrıca iade ederken
selâm sahibine duyurmak da gerekir. Eğer duyurulmazsa borçtan kurtulamaz. Eğer selâm verdiğimiz kişi sağırsa,
dudaklarımızı kıpırdatmak suretiyle selâm verdiğimizi belirtmemiz gerekir.
Biri sana, «Esselâmû aleyke.» demek suretiyle tekil
olarak selâm verirse sen ona, «Esselâmû aleyküm.» diyerek çoğul olarak selâm ver Çünkü mü'mine yaraşan hareket,
çoğul olarak selâm vermektir. Çünkü tekil olarak verildiğinde melekleri selamdan mahrum bıraktığı
gibi sahibini de meleklerin vereceği selâmın sevabından yoksun eder.
Gerçi melekler bizim selâmımıza muhtaç
değildirler, ama biz onların rahmet okuyan selâmlarına şiddetle muhtacız.
SELÂMI İADE ETMENİN ŞEKLİ
Selâmı verene selâmını iade etmenin
en güzel şekli, «Ve aleykümüsselâm» demektir. «Ve harfini» getirmeden de olur, fakat faziletinden mahrum kalmak vardır.
Selâm verirken, «Esselâmû aleykûm» demek suretiyle
elif lam ile vermek de caizdir, elif lâm'sız da. Fakat namazın sonunda selâm verirken mutlaka selâmın başına
elif lam getirmek yani, «Esselâmû aleykûm ve rahmetullah» demek şarttır.
Selâm verenin selâmını hemen almak gerekir. Biraz geciktirildikten sonra alınan selâm cevap sayılmaz.
Hatta selâm alınmamış sayıldığı için günaha girilmiş olur. Selâm almamak ise mü'min
kardeşimize ihanet demektir. Bir başka yerden elçi vasıtasıyla veya mektupla gönderilen selâm kişinin
hemen (ve aleyhis-selâm) diyerek alması, ayrıca, bir iki satır yazıyla o selâma hemen cevap vermesi gerekir.KİMLERE
SELÂM VERİLMEZ
Şu kimselere dinimizce selâm vermek doğru
değildir;
-
Kâfire,
-
Kumar oynayana,
-
İçki içene,
-
Zina edene,
-
Fal bakana,
-
Dinde olmayan şeyleri uyduranlara.
Bunlardan kâfirin verdiği selâmı alıp
almama konusunda ayrı görüşler vardır. Hanefî mezhebine göre kâfire selâm vermek haram, fakat verdiği
selâmı almak vaciptir. «Aleyke veya ve aleyke mislehû» diyerek.
Bu konuda Peygamberimiz şöyle buyuruyor:Hıristiyan ve Yahudilere selam vermeyin. Yolda onlardan biriyle
karşılaştığınızda onu yolun kıyısından geçmeye mecbur edin, siz ortadan
gitmeye bakın.
Gerçekten Hıristiyan ve Yahudilere selâm vermek
doğru değildir. Çünkü selâm vermek, onlara değer vermek demektir. Kâfirlere değer vermek ise caiz değildir.
Peygamberimiz diyor ki:
2— Eksiksiz bir imana sahip olmadıkça
Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevip saymadıkça da eksiksiz bir imana sahip olamazsınız.
Beni dinleyin!... Size yaptığınızda
birbirinize karşı sevgi ve saygı bağlarını güçlendirecek olan şeyi bildireyim mi? Öyleyse
çokça selâmlaşınız.
Bu sözlerden anlıyoruz ki selâmlaşmak
ve selâmı yaygınlaştırmak, hatta selâmı tanıyalım, tanımayalım bütün Müslümanlar
arasında bayraklaştırmak her mü'minin boynana borçtur.
SELÂM VERMENİN MEKRUH OLDUĞU YERLER
Açıktan Kur'an okuyana selâm vermek mekruhtur.
Fakat hem Kur'an'ın hem de selâm almanın sevabına erişebilecek durumda olan kimseye vermekte bir sakınca
yoktur.
İlmî sohbet yapanlara, ilmî çalışmalarda
bulunanlara selâm verilmez. Kur'an dinleyenlere selâm verilmez. Ayrıca ezan okunurken, kamet getirilirken selâm alınıp
verilmez. Gizli bile olsa en doğru olan görüşe göre bu saydığımız yerlerde selâm almak doğru
değildir.
Peygamberimiz diyor ki:
3— Enes İbni Malik anlatıyor: Tam
on yıl Peygamber'in (s.a.v.) hizmetinde bulundum. Bir günden bir gün bana yaptıklarım için, «Bunu niye böyle
yaptın? dememiştir. Yine yapmadıklarım için de kalkıp da bana, «Bunu niye böyle yapmadın?» diye
sözünü etmemiştir. Yalnız bir gün bana, «Ey Enes!..» dedi. «Sana bir tavsiyem var: Geceleri bol bol namazla geçirirsen
koruyucu meleklerinin sevgisini kazanırsın; evine girdiğinde çoluk çocuğuna selâm verirsen Allah bet bereketini
artırır; eğer yatağa yatarken banyo yapıp da yatma imkânına sahipsen yap. Eğer o gece ölürsen
şehid olarak can verirsin.
Evinden çıktığında yolda her
karşılaştığın kimseye selâm verirsen Allah iyiliklerini artırır; müslüman büyüklere
karşı vakarlı (ağır başlı) ol; küçüklerine karşı da, merhametli ol. İşte
bu öğütlerimi yerine getirdiğin takdirde ben ve sen Cennette (Şehadet parmağıyla orta parmağını
birleştirerek) şunlar gibi olacağız.
Ey Enes!... Şunu bil ki Allah ağzına
attığı bir lokma ve içtiği bir damla su karşılığında Allah'a şükredenden
hoşnut kalır.
Peygamberimiz diyor ki:
3— Ey insanlar!... Selamı yayın;
yoksulları doyurun, herkes derin
uykusunda uyurken namaz kılın. Eğer
bunları yaparsanız selâmetle Cennete girersiniz.
Peygamberimiz diyor ki:
5— Cennette içi dışından, dışı
içinden görünen (şeffaf) bir köşk vardır. Orada hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın duymadığı
ve hiçbir insan kafasının düşünmediği rengârenk nimetler yer almaktadır. Dinleyenler, «Ey Allah'ın
elçisi!...» Bu köşk kimlere hazırlanmıştır.» diye sordular. Peygamber de şöyle cevap verdi:
«Selâmı yayan, yoksulları doyuran, devamlı orucunu tutan, geceleri herkes derin uykuda uyurken namaz kılanlara
hazırlanmıştır.»
Dinleyenler tekrar, «Buna kimin gücü yeter, Ey Allah'ın
Resulü?» diye sorunca Peygamber şöyle karşılık verdi: «Size şunu bildireyim ki yolda mü'min kardeşiyle
karşılaşıp da ona selâm veren, selâmı yaymış; çoluk çocuğunu doyasıya kadar doyuran,
yoksulları doyurmuş; Ramazan ayı ile altı gün de Şevvalden oruç tutan, devamlı oruç tutmuş;
yatsı namazını camide cemaatle birlikte kılan da herkes derin uykusunda yatarken gecelerini namazla geçirmiş
demektir.»
SELÂM VERMENİN MEKRUH OLDUĞU KİMSELER
Şu kimselere selâm vermek mekruhtur (doğru
değildir)
-
Hadis okuyana,
-
Ezan ve kamet okuyana ve dinlerken ezan ile kametin
sözlerini tekrar eden cemaate.
-
Helada bulunana. Ebu Hanife'ye göre helada bulunan
kimse verilen selâmı içinden alır. Fakat diliyle iade edemez. Ebu Yusuf'a göre ise ne içinden ne de dışından
alıp veremez. İmam Muhammed'e göre heladan çıktıktan sonra verir.
-
Namaz kılana.
-
Dilenciye. Dilencinin verdiği selâm da alınmaz.
-
Mahkemede karar veren hâkime. Hâkime verilen selâmı
da iade etmek borç değildir.
-
Ders veren hocaya. Hoca verilen selâmı iade
etmek zorunda değildir.
-
Oyun oynayana.
-
Gülene.
-
Yalancıya.
-
Manasız şeylerle uğraşana.
-
Küfredenlere.
-
Alaycılara.
-
Karı-kız gözlemek için yol başlarında
duranlara.
-
Çıplak olanlara.
-
Sokakta meşgul olana.
-
Herkesin gözü önünde yemek yiyene.
-
Şarkı okuyana,
-
Falcılara.
-
Kafirlere.
«Bu açıklamayı, "Selâm, kelâmdan öncedir.»
diyen Peygamber hadisini incelerken İbni Kemâl Haşa vermiştir.