Rahman ve Rahim olan Allah’in adiyla
Tevhidin asli, buna
iman etmenin en dogru yolu sudur: Allah’a, meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere,
hayrin ve serrin Allah’tan olduguna,hesap, mizan, cennet ve cehenneme inandim, bunlarin hepsi de haktir, demek gerekir.
Yüce
Allah, sayi yönüyle degil, ortagi olmamasi yönüyle birdir.O, dogurmamis ve dogrulmamistir. O’na hiçbir sey denk degildir.
O Yarattiklarindan hiç birine benzemez,isimleri,zati
ve fiili sifatiyla Daima var olmus ve var olacaktir.
Allah’in zati sifatlari: hayat, ilim, semi, basar ve irade Sifatlaridir,Fiili
sifatlar ise,tahlik(yaratma),terzik(rizik verme),insa(yapma), ibda(örneksiz yaratma), ve sun' (sanatla yaratma) ve diger fiili
sifatlardir.
Allah, sifatlari ve isimleri ile var olmus ve var olacaktir. O’nun
Isim ve sifatlarindan hiçbiri sonradan olma degildir.O ilmiyle daima bilir, ilim O’nun ezelde sifatidir.
O kudretiyle daima kadirdir, kudret O’nun ezelde sifatrdir. Kelam ile konustur, kelam O’nun ezelde sifatidir. Yaratmasi ile daima haliktir, yaratmak
O’nun ezelde sifatidir. fiili ile daima faildir,fiil O’nun ezelde sifatidir.Fail Allah’tir,
fiil ise O’nun ezelde sifatidir. Yapilan sey mahluktur.Yüce Allah’in fiili ise nahluk degildir. Allah’in
ezeldeki sifatlari mahluk ve sonradan olma degildir. Allah’in
sifatlarinin yaratilmis ve sonradan oldugunu söyleyen, yahut tereddüt
eden veya süphe eden kimse Yüce Allah’i inkar etmis olur.
Kur’an-i Kerim, Allah kelami olup, mushaflarda yazili, kalplerde
mahfuz,dil ile okunur ve Hz.Peygamber’e indirilmistir.Bizim Kur’an-i Kerim’i teleffuzumuz, yazmamiz
ve okumamiz mahluktur fakat Kur’an mahluk degildir. Alla’in
Kur’an’da belirttigi Musa ve diger Peygamberlerden, firavn
ve Iblis’ten naklen verdigi haberlerin hepsi Allah kelamidir, onlardan haber vermektedir. Allah’in
kelami mahluk degildir, fakat Musa’nin ve diger yaratilmislarin kelami mahluktur. Kur’an
ise Allah’in kelami olup, kadim ve ezelidir.
Allah bir sey (varlik)’dir, fakat diger seyler gibi degildir. O’nun
varligi cisim, cevher, araz, had, zid,es ve ortaktan uzaktir. O’nun Kur’an’da zikrettigi gibi eli, yüzü ve nefsi vardir, Allah’on Kur’an’da zikrettigi gibi
el, yüz ve nefs gibi seyler, keyfiyetsiz sifatlardir.O’nun eli, kudreti veya nimetidir denilemez . Zira bu
takdirde sifat iptal edilmis olur.Bu, Kaderiyye ve Mutezile’nin
görüsüdür.O’nun elinin, keyfiyetsiz sifat olmasi gibi, gazabi
ve rizasi da keyfiyetsiz sifatlarindan iki sifattir.
Allah, esyayi bir seyden yaratmadi. Allah, esyayi olusundan
Önce, ezelde biliyordu. O, esyayi takdir eden ve olusturandir. Allah’in dilemesi, ilmi, kazasi,takdiri ve
Levh-i Mahfuz’daki yazisi olmadan, dünya ve ahirette hiçbir sey vaki olmaz. Ancak onun Levh-i Mahfuz’daki yazisi , hüküm olarak degil, vasif olarak yazilidir. Kaza, kader ve dilemek, O’nun nasil oldugu bilinmeyen sifatlarindandir. Allah, yok olani yoklugu halinde
yok olarak bilir, onun yarattigi zaman nasil olacagini bilir,Var olani,varligi
halinde var olarak bilir, onun yoklugunun nasil olacagini bilir.Allah ayakta duranin ayakta durus halini,
oturdugu zaman da oturus halini bilir.
Bütün bu durumlarda Allah’in ilminde ne bir degisme,
ne de sonradan olma bir sey hasil olmaz.Degisme ve ihtilaf, yaratilanlardan olur.
Allah’in “Allah Musa’ya hitap etti.” 130 ayetinde belirttigi gibi,
Musa Allah’in kelamini isitti. Süphesiz ki Allah,
Musa ile konusmasindan önce de, kelam sifati ile muttasifi. Yüce Allahyaratmadan da ezelde yaratici idi. Allah, Musa’ya
hitap ettiginde, ezelde sifati olan kelami ile konustu. O’nun sifatlarinin hepsi, mahluklarin sifatlarindan baskadir. O bilir, fakat
bizim isittigimiz gibi degil. O kadirdir, fakat bizim gücümüzün yettigi gibi degil. Biz uzuvlar ve harflerle
konusuruz. Oysaki Allah, uzuvsuz ve harfsiz konusur. Harfler mahluktur, fakat Allah’in kelami mahluk degildir.
Allah insanlari küfür ve imandan hali olarak yaratmis,
sonra Onlara hitap ederek emretmis ve nehyetmistir. Kafir olan; Kendi fiili, hakki inkar ve reddetmesi ve Allah’in yardimini kesmesiyle küfre sapmistir. Iman eden de kendi fiili, ikrari, tsdiki ve Allah’in muvaffakiyet
ve yardimini ile iman etmistir.
Allah Ademin neslini, sulbünden insan seklinde çikarmis, Onlara akil vermis, hitap etmis,
imani enredip, küfrü yasaklamistir. Onlar da onun Rabb oldugunu ikrar etmislerdir. Bu , onlarin imanidir. Iste onlar bu
fitrat üzerine dogarlar. Bundan sonra küfre sapan bu fitrati degistirip bozmus olur. Iman ve tasdik eden de fitratinda sebat ve devam göstermis olur.
Allah, kullarinin hiç birini iman veya küfre zorlamamis. Onlari mü’min veya kafir olarak yaratmamistir. Fakat onlari sahislar olarak yaratmistir. Iman
ve küfür kullarin fiilleridir. Allah, küfre sapani, küfrü esnasinda kafir olarak bilir.O kimse daha sonra iman ederse, imani halinde mü’min olarak bilir, ilmi ve sifati degismeksizin onu
sever.
Kullarin hareket ve sükün gibi bütün fiilleri hakikatten kendi Kesbleri (kazançlari)’dir.Onlarin yaraticisi ise Yüce Allah’tir.Onlarin
hepsi Allah’in dilemesi, ilmi,hükmü ve kaderi ile olur.
Taatlarin hepsi, Allah’in emri, muhabbetti, rizasi, ilmi,dilemesi, kazasi ve takdiri
ile vacip kilinmistir. Masiyetlerin hepsi de Allah’in ilmi, kazasi , takdiri ve dilemesi ile olmakla beraber,
rizasi ve emri degildir.
Peygamberlerin hepsi de (salat ve selam olsun) küçük,büyük günah,küfür ve çirkin hallerden
münezzehtir.Fakat onlarin sürçme ve hatalari vaki olmustur.Hz.Muhammed
, Allah’in sevgili kulu, resülü, nebisi, seçilmis tertemiz kuludur. O hiçbir zaman puta tapmamis
, göz açip kapayacak bir an bile Allah’a ortak kosmamaktir. O, küçük büyük hiçbir günah islememistir.
Peygamberlerden sonra insanlarin en faziletlisi,Ebu Bekr es-Siddik, sonra Ömer el-Faruk, sonra Osman b. Affan Zu’n-Nureyn,
daha sonra Aliyyu’l-Murtaza’dir. Allah hepsinden razi olsun. Onlar dogruluk üzere , dogruluktan
ayrilmayan, ibadet eden kimselerdir.Hepsine sevgi ve saygi duyariz.
Hz.Peygamber’in ashabinin hepsini Sadece hayirla anariz.
Bir müslümani , helal saymamasi sartiyla, büyük günahlardan
birini islemesi ile kafir sayamayiz.Bu durumdaki bir kimseden iman ismini
kaldiramayiz, ona gerçek amlamda mü’min der,z.Bir Mü’minin kafir olamamakla beraber günahkar
olmasi caizdir.
Günahlar, mü’mine zarar vermez demeyiz. Keza günah
isleyen Kimse Cehennem’e girmez de demeyiz. Dünyadan mü’min
olarak ayrilan kimse,fasik da olsa Cehenem’de ebedi kalacaktir,
demeyiz.
Mürcie’nin dedigi gibi, iyiliklerimiz makbul,
kötülüklerimiz de affetdilmistir, demeyiz.Fakat kim bütün sartlarina uygun, müfsit ayiplardan uzak amel isler ve onu küfür ve dinden dönme gibi seylerle
bosa çikarmaz ve dünyadan mü’min olarak ayrilirsa süphesiz Allah onun amelini zayi etmez, bilakis kabul eder ve ondan dolayi sevapverir, deriz.
Allah’a ortak kosmak ve küfür disinda, büyük ve
küçük günah Isleyen, fakat tevbe etmeden mü’min olarak ölen kimsenin durumu Allah’in dilemesine baglidir.Dilerse ona Cehennem’de
azap eder, dilerse affeder ve hiç azaba ugratmaz.
Herhangi bir amele riya karistigi zaman, o amelin ecrini yokeder. Keza ucüb(kendi amelini
üsütün görmek)de böyledir.
Peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametleri haktir. Ancak Haberlerde belirtildigi üzere Iblis, Firavun ve Deccal gibi Allahdüsmanlarina ait olan, onlarin simdiye kadar vukua gelis ve gelecekhallerine mucize de, keramet de demeyiz.Bu onlarin hacetleriniyerine
getirmedir. Zira , Allah, düsmanlarinin ihtiyaçlarini, onlari derece
derece cezaya çekmek ve sonunda cezalandirmak seklinde yerine
getirir. Onlar da bunu aldanarak azginlik ve küfürde haddiasarlar.
Bunlarin hepsi de caiz ve mümkündür.
Yüce
Allah yaratmadan
önce de yaratici, rizik vermeden evvel de riziklandirici idi. Allah ahrette görülecektir. Müminler Allahi cennette aralarinda
mesafe olmaksizin, tesbihsiz ve keyfiyetsiz olarak bas gözleriyle göreceklerdir.
Iman; dil ile ikrar kalb ile tasdiktir. Gökte ve yerde bulunanlarin imani, iman edilmesi gereken
seyler yönünden artmaz ve eksilmez, fakat yakin ve tasdik yönünden artar ve eksilir. Müminler iman ve tevhid hususunda birbirlerine
musavidirler. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklidirlar. Islam Allahin emirlerine
teslim olmak ve itaat etmek demektir. Lugat itibariyle iman ve islam arasinda fark vardir. Fakat islamsiz iman imansiz da
islam olmaz. Onlarin ikisi de bir seyin içi ve disi gibidirler. Din ise; iman ve seriatlerin hepsine verilen bir isimdir.
Biz, Yüce Allahi kendisini kitabinda tavsif ettigi bütün sifatlariyla gerçek olarak biliriz. Hiç
kimse Allahin sanina layik sekilde hakkiyla ibadet etmege kadir degildir. Fakat insan ancak Allahin kitabinda, Rasulullahin
bildirdigi ölçüde Allaha ibadet eder.
Bütün müminler; marifet yakin, tevekkül, muhabbet, riza, korku ve ümit ve iman hususunda birbirlerine
musavidirler. Bu konuda imanin disindaki hususlarda farklilasirlar.
Allah, kullarina karsi lutufkardir, adildir, kulun hakettigi sevabi lütfuyla kat kat fazlasiyla verir.
Kulunu, adaletinin icabi olarak isledigi günahdan dolayi cezalandirir. Keza lütuf olarak bagislar da.
Peygamberlerin sefaati haktir. Peygamberimizin sefaati,
günahkar müminler ve onlardan büyük günah isleyip cezayi hak etmis olanlar için hakk ve sabittir.
Hz.Muhammed cahiliyye düzenini
yikmakla ise basladi. Ilk önce "La ilahe illallah" düsturu ile kalbleri cahiliyye pisliklerinden arindirdi.Çünkü
tarih boyunca bütün kötülüklerin anasi cahili düzen ve yapilanmalar olmustur. Kötülüklerin anasini ortadan kaldirmadan kötülükten
kurtulmak mümkün degildir. Bu nedenle diyoruz ki; Hz.Muhammed bir statükocu degildi. Cahiliyye düzenini sosyal,
ekonomik ve kültürel anlamda yerle bir etmis, kökünden devirmisti. Nitekim Veda Hutbesinde bütün beseriyete karsi söyle sesleniyordu:
"DIKKAT EDIN! BÜTÜN CAHILIYE EMIRLERI (KANUNLARI, YASALARI, HÜKÜMLERI)
AYAKLARIMIN ALTINDADIR VE HEPSI DE AYAKLARIMIN ALTINDADIR VE HEPSI DE KALDIRILMISTIR." Görüldügü gibi Hz.Muhammed
ve kendisine inananlar cahiliyye düzenini ayaklar altinda çignetmislerdir. Esasen islama teslim olmak; bütün beseri rejimleri
ayaklar altina almayi zaruri kilar...
Takva sahibi olmanin alameti, ihrama girenin ihram halinde kendisine kelamdan
menettigi gibi kelamdan nefsini menetmektir. Ve "Takva sahibi seriat-i islamiyeyi iyice bilmek zorundadir. Aksi halde
farkinda olmadan takvadan çikar"
Tarih boyunca tüm peygamberlerin ilk vazifesi inanç inkilabini gerçeklestirmek
olmustur. Inanç inkilabi gerçeklesinceye kadar ahkamlarin tatbikati ertelenebilir. Çünkü tevhidsiz ahkamlarin tatbikati; hem
insanin fitratina yükletilen bir güç ve hem de islenen en büyük suçtur.
Kiyamet günü amellerin mizanla tartilacagi hususu haktir. Hz.Peygamberin havzi haktir. Kiyamet günü,
hasimler arasinda iyilikler, alinarak kisas ve hesaplasma olmasi haktir. Iyilikler bulunmadigi takdirde kötülüklerin atilmasi,
hak ve caizdir.
Cennet ve cehennem halen yaratilmistir, ebediyyen de fani olmayacaklardir. Huriler ebediyyen ölmezler.
Yüce Allahin cezasi da, sevabi da ebedidir.
Allah diledigini kendisinin bir lutfu olarak hidayete ulastirir. Diledigini de adaletinin geregi
olarak sapikliga düsürür. Allahin sapikliga düsürmesi, hizlanidir. Hizlanin manasi ise; Allahin razi olacagi seylerden onun
muvaffak kilmayip, yardimini kesmesidir. Bu Allahin adaleti geregidir. Keza, Allahin günahkarlari, isyanlari sebebiyle cezalandirmasi
da adaleti icabidir.
Seytan, mümin kuldan imani baski ve cebirle alir, dememiz dogru degildir. Fakat kul imani terkederse
seytan da onun imanini alir, deriz.
Kabirde Münkerle Nekirin sualleri haktir. Kabirde ruhun cesde iade edilmesi haktir. Bütün kafirler
ve asi müminler için kabir sikintisi ve azabi haktir.
Alimlerin, Allahin sifatlarini farsça(Arapçadan baska bir dille) söylemeleri caizdir. Fakat Yed yani
el kelimesi, Allahin sifati olarak söylenemez. Fakat fasça olarak Ruy-i Huda Allahin yüzü demek degil, keramet ve zillet manasindadir.
Itaatli olarak kul, Allaha keyfiyetsiz olarak, asi kul ise keyfiyetsiz olarak Allahtan uzak olur. Yakinlik, uzaklik ve yönelmek
yalvaran kula racidir. Keza, cennette komsuluk ve Allahin önünde bulunmak, keyfiyetsiz seylerdir.
Kuran Allahin rasulüne indirilmis olup, mushaflarda yazilidir. Kemal manasinda Kuran ayetlerinin
hepside fazilet ve büyüklük bakimindan. Birbirine müsavidir. Fakat bazisinda zikir ve zikredilen fazileti bahis konusudur.ayetel
kürsi buna misaldir. Burada zikredilen Allahin yüceligi, azameti ve sifatlaridir. Bu ayette hem zikir, hem de zikredilenin
fazileti olarak, iki fazilet biraraya gelmistir. Bu kisimda ise sadece zikir fazileti vardir. Kafirlerin kissalarinda oldugu
gibi, bu ayetlerde zikredilenin bir fazileti yoktur, Çünkü zikredilenler kafirlerdir. Keza Allahin isim ve sifatlarinin hepsi
de azamet ve fazillette musavidir, aralarinda farklilik yoktur.
Hz.Peygamberin anne ve babasi islam gelmeden önce öldüler. Kasim, Tahir ve ibrahim Allah rasulünün
ogullari, Fatima, Rukiyye, Zeyneb ve Ümmügülsüm de kizlariydilar.
Insan tevhid ilminin inceliklerinden herhangi birinde güçlükle karsilasirsa, sorup ögrenecegi bir
alim buluncaya kadar, Allah katinda dogru olana inanmasi gerekir. Böyle bir kimseyi arayip bulmakta gecikmesi degildir. Bu
hususta tereddüd edilerek beklemek mazur görülmez. Eger tereddüt ederek beklerse kafir olur.
Mirac haberi haktir. Onu reddeden sapik ve bidatci olur. Deccalin, yecüc ve mecucun ortaya çikmasi,
günesin batidan dogmasi, Hz.Isanin gökten inmesi ve sahih haberlerde bildirilen kiyamet alametlerinin hepsi de hakktir.
Yüce Allah en diledigini dogru yola hidayet eder.
"Her çaga ait bir medeniyet O çagin güç kaynaklarina hakim
olmus ve onlari üretip gelistiren toplumlar ve milletler tarafindan kurulabilir" iste islam medeniyeti içerisinde
bu vazifeyi hakkiyla ifa etmisolan kutlu zincirin bir halkasi olan Ebu Hanifenin Islam Akaidi yani Müslümanin inanç boyutunu
izah eden bu kisa ama öz yüzlerce sayfa ile serh edilen Fikh-ul Ebsat adli eserini sizlere sunuyor ve dualarinizi bekliyoruz...
Hakikat su ki Itikadi mevzularda cehalet Hakk Teala indinde mazeret degildir onun için dünyaya gelis gayesinin anahtari
hakkiyla kulluk etmekse hakkiyla kullugun basi hakkiyla imandir neye nasil ve neden inanacagini bilmeyenler hayatlarinin gayelerini
de bilemeyeceklerdir.