|
|
IMAN ILE ILGILI KONULAR |
1- Soru: Insanlar, yaptiklari isleri Allah yazgisi ile mi yaparlar,
yoksa irade-i cüz\'iyeleri ile mi islerler? Cevap: Cenab-i Hak, kulunun yapacagi isi ve onu ne sekilde isleyecegini
biliyor. Bunun için, o isi, kulun yapacagindan dolayi takdir buyurmustur. Kulun, iradesine dayali islerde, önce kendi cüz\"i
iradesi, sonra Allah\'in iradesi sadir olur. 2- Soru: Allah\'a, Peygamber\'e, (neuzü billah) Sin ve Kaf ile küfreden
kisiye selam verilir mi? Cevap: Selam, Müslümana verilir. Bu alçakligi yapan kimse Müslüman degildir ki selam verilmeye
layik olsun. 3- Soru: Kalbe gelen vesveseleri uzaklastirmak için Allah\'a siginmak ve Ayete\'l-Kürsi\'yi okumak fayda
verir mi? Cevap: Evet, fayda verir. Seytani kahredecek en güzel tedbirlerden biridir. 4- Soru: Allah\'in ve Peygamber
Efendimiz\'in ism-i serifleri yatak odasinda bulunsa bir mahzur var midir? Cevap: Bu mübarek isimlerin bulundugu odada
yatmanizda bir mahzur yoktur. Elbise degistireceginiz zaman tesettüre dikkat göstermeniz ve bu mübarek isimlere karsi açik
bulunmamaniz Islami terbiye icabidir. 5- Soru: Hz.Allah, takdir ettigi kaderimizi bizim dualarimizla, istegimizle ve
ugrasmamizla degistirir mi, yoksa ne kadar ugrassak takdir-i Ilahi degismez mi? Cevap: Cenab-i Hakk\'in takdirati iki
kisma ayrilmaktadir. \"Kaza-i mübrem\", \"Kaza-i muallak\". Kaza-i mübrem, \"Levh-i mahfuz\"da tespit edilmis bulundugundan,
burada tebdil olmaz. \"Bizim katimizdaki bir hüküm degistirilmez\"(1) mealindeki ayeti kerime bunun delilidir. Kaza-i muallak,
\"Levh-i mahv-ü isbat\"da tespit edilmis oldugu için bunda degisme olabilecegi Islam ulemasi tarafindan açiklanmistir. \"Allah
diledigini mahv, diledigi sey\'i de isbat eder\"(2) mealindeki ayet ile, \"Allah onlarin kötülüklerini iyiliklere tebdil ediverir\"(3)
manasindaki ayet-i kerimeler bu görüsün delili olarak gösterilmektedir. (1-Sure-i Kaaf:29, 2-Sure-i Ra\'d:39, 3- Sure-i Fürkan:70) 6-
Soru: Efendim, ben Islamiyetten haberdar olan iyi bir ailede büyüdüm. Bunun için ne kadar sükretsem azdir. Islami bilgilerden
ve Islami suurdan mahrum birakilmadim. Seriatin nasil bir nizam oldugunu ve biz gençlerin bu ugurda nasil çalismamiz icap
ettigini, irtibat halinde bulundugum hoca ve talebe arkadaslardan ögrendim. Halen devam etmekte bulundugum lisede, Islamiyetten
habersiz veya körü körüne ona düsman olan arkadaslarima bildiklerimi aktarmaktayim. Buraya kadar her sey güzel! Böyle bir
nimet, 20. asirda herkese nasip olmuyor. Fakat son zamanlarda -seytan ve nefis müstesna- hiçbir baski olmadigi halde, Allah\'in
varligi hususunda süpheye düsmeye basladim. Önceleri küçük (zayif) olan bu süphe, gitgide beni rahatsiz etmeye basladi. Mesela:
Namaz içinde: \'Biz namaz kiliyoruz, ama ya Allah yoksa bu hareketimiz bosuna degil mi?\' veya oruç tutar iken \'Ya Allah
yoksa\' seklinde adi bir düsünce bütün benligimi sariyor. O derece ki, bundan kurtulmak ve siyrilmak mümkün olmuyor. O derece
ki, bundan kurtulmak ve siyrilmak mümkün olmuyor. Mahkulat hakkinda tefekkür etmeyi denedim ve fakat muvaffak olup bu süpheyi
tamamen giderebilsem -Insaallah- Islamiyetin en iyi yasayicisi ve savunucularindan bir mücahit olacagim. Buna, kendi kendime,
yüzlerce defa söz verdim. Ne olur bana yardim edin. Cevap: Birçok dünya ilimlerinin dogusunda süphe ilk noktadir. Bu
duygu, kuvvetlenerek zan haline gelmis, hududu tesbit edilmis ve tarifi yapilmis ise \"müsbet\" olma vasfini kazanmistir.
Felsefe gibi bu vasfi kazanamayanlar mazide ve hâlde çöküp gitmislerdir. Fakat Halik\'imizin varligi o kadar açiktir ki, onun
varliginda izahata bile ihtiyaç yoktur. Allah (cc) olmasa, asli fasli, ismi ve cismi olmayan alem ve Adem nasil ve ne sekilde
olacakti? Çamurdaki bir iz, oraya basan ve oradan geçip giden bir canliya delalet etmeye yeterken, bu muazzam kainat ve içindeki
varliklar, Allah\'in varligina açik birer delil degil midir? Tahmin ederim ki, süpheciligi esas alan felsefecilerin tesiri
altinda kalmis veya yahut derslerinize giren hocalarin bir kisminin kafalariniza doldurdugu, felsefe yoluyla gönlünüze aktardigi
evham ve süpheler sizi ve birçok bahtsiz genci bu hale sürüklemektedir. Siz aldiginiz dini terbiyenin tesiri ile imaninizi
korumak için nefs ve seytanin tohumlarini yesertmesine karsi cihad vermektesiniz. Bu imkan ve iktidara malik olamayanlar,
küfrün ve inkarin içine düsmekte ve çok kere kendini kurtaramadan fani hayatini bitirmekte ve yitirmektedir. Kalbinize bu
süphe gelince, \"Euzü billahi minesseytanirracim\"i okuyunuz. O devam ettikçe siz de bu mübarek kiliçla nefsin boynunu vurmaya
devam ediniz. Cenab-i Hak, Kur\'an-i Kerim\'de; \"Eger seytandan bir fit seni dürtecek olursa hemen Allah\'a sigin. Çünkü
O, hakkiyla isitici, tam bilicidir\"(4) buyurmaktadir. Umarim ki, seytani bu sekilde kahredip, uzaklastirmis olursunuz. Bunu
takiben, yürekten gelen bir samimiyetiyle, yedi \"Kelime-i tevhid\" ile yedi defa \"La havle vela kuvvete illa billahil-aliyyil
azim\" deyiniz. Böyle bir süphe bulunmadigi zamanlarda Salevat-i Serife\'ye devam ediniz. Günde yüz defa Efendimiz\'in (sav)
ruh-i serifi için Salevat okuyunuz. Sesiniz, Allah Resulü\'nün (sav) manevi antenlerine intikal etmeye baslar. Bunu takiben
Efendimiz\'in (sav) sefaat ve yardimlarini isteyiniz. Cankurtaran simidi, nasil denize düseni kurtarmakta yardimci olursa,
Salevat-i Serife de \"itikadi meselelerde\" süpheye düseni kurtaran bir \"manevi gemi\"dir. Bu süphe hali, namaz içinde geldigi
zaman, kalbinizin dili ile iblise su cevabi veriniz: \"Allah (cc) olmasaydi, olmayan bir sey için, sen bana bu vesveseyi yapar
miydin? Senin yaptigin bu vesvese bile Allah\'in var (sav) oldugunun delilidir.\" Bir de banyo yaptiginiz yere küçük abdest
bozmayiniz. (5) Sure-i A\'raf: 200 7 - Soru: Allah\'tan (cc) baskasina secde caiz olmadigi halde, meleklerin Adem Aleyhisselam\'a
secdesi nasil caiz olmustur? Cevap: Meleklerin Adem Aleyhisselam\'a secde etmeleri, kendi arzularindan dogmus degildir.
Bu secde, Cenab-i Hakk\'in emriyle olmustur. Allah\'in (cc) emriyle ve yüce Halikimizin Hz. Adem\'in (as) vücudunda tecelli
eden ilahi kudret ve kemalati önünde secde etmislerdir. Bu sebeple yaptiklari secde Allah\'in (cc) emriyle oldugu için, Allah\'a
(cc) yapilmis olmaktadir. Diger bir ifade ile bu secde, teabbüdi degil, hürmetle bir egilmedir. 8 - Soru: Üzerinde Allah\'in
(cc) adi bulunan bir yüzük ile helaya girilebilir mi? Cevap: Bu yüzük parmaginda iken helaya girmek mekruhtur. Fakat
bu yüzük parmaginda iken kirda abdest bozmakta bir sakinca yoktur. Mühim olan bununla kirli bulunan mahalle, helaya girilmemesidir. 9
- Soru: Allah Teala\'nin varligina ve birligine iman etmenin farz olusu akli midir, yoksa ser\'i midir? Cevap: Biz
Maturilere göre aklidir. Imam Ebu Hanife Hazretleri söyle demektedir: \"Sayet Allah, peygamber göndermemis olsaydi, yarattigi
(insan) üzerine, onun varligini akilla bilmek vacip olurdu.\" 10 - Soru: Bir cemiyette bize adamin biri \'Allah nerede
ve bana göster\' dedi. Bu kisiye nasil davranmak gerekirdi? Cevap: Siz de ondan aklini ve ruhunu göstermesini isteyin.
Göstersin bakalim. Var olan her seyin görülmesi gerekmedigi gibi, görülmeyen bir seyin de yok olmasi gerekmez. 11 -
Soru: Gazetelerde \"Allah\" lafzi geçiyor ve bu gazeteler çesitli yerlere atiliyor. Bu Allah (cc)\'in ismine karsi bir saygisizlik
olmuyor mu? Cevap: Gazete ve benzeri nesir vasitalari içinde Lafza-i Celal ve benzeri mübarek kelimeler varsa, onlari
ayak altinda birakmamalidir. Çaresizlik karsisinda toplayip yakmak daha münasip bir tedbir olur. 12 - Soru: Yatak odasinda
Kelime-i Tevhid veya Kelime-i Sehadet yazili levhalarin bulundurulmasinda bir sakinca var midir? Cevap: Tesettüre tam
riayet edilemiyorsa yatak odasina bu gibi levhalari asmamalidir. 13 - Soru: Zebur kitabina tapanlar hala var midir?
Eger varsa onlara ne deriz? Cevap: Zebur kitabina tapma olmamistir. Ancak onunla amel edenler bulunmustur. Esasen Zebur
birtakim va\'z münacatlardan meydana gelmistir. Hz. Davud ve onun ümmetleri Tevrat\'in hükümleriyle amel etmislerdi. 14
- Soru: Iman mahluk mudur, degil midir? Cevap: Sualinizin va\'z edilis tarzinda bir yanlislik vardir. Dogrusu \"Kur\'an
mahluk mudur, degil midir?\" olacaktir. Cevabi buna göre verelim: Kur\'an-i Kerim mahluk degildir. 15 - Soru:
Din ile iman arasindaki fark nedir? Cevap: Din, \"Cenab-i Hakk\'in va\'z ettigi ilahi bir kanundur ki, akil sahiplerini
kendi ihtiyarlari ile neticesi hayir olan seye sevk (ve tesvik) eder.\" Iman da, \"Peygamber Efendimiz\'i (sav), Allah (cc)
tarafindan getirdigi kesinlikle bilinen seylerin tamaminda tasdik etmek\"ten ibarettir. 16 - Soru: \"Ilim son sözünü
söylemistir\" cümlesini lütfen izah eder misiniz? Mesela, bir Imam Gazali için de durum böyle midir Cevap: Bu sözde
bahsi geçen ilim, \"dini ilimdir.\" Müsbet ilim ise, emekleme ve zirveye dogru tirmanma gayreti içinde bulunmaktadir. Bu sebeple
son sözü söyleyememekte ve acze düsmektedir. Yoksa dini ilimlerde gereken söylenmis bulunmaktadir. Islami ilimler, her hususta
sözünü söylemistir. 17 - Soru: Din ve imani veya bunlarin esaslarindan birini -maazallah- inkar eden \"kafir\" olur
mu? Cevap: Din ve imani inkar eden ve Islamiyetin emirlerinden yahut yasaklarindan herhangi birini reddeden kimse,
derhal kafir olur. 18 - Soru: Tedbir, takdiri bozar mi? Cevap: Tedbirin alinmasi takdire aykiri bir is degildir.
Eger bir husustaki takdir-i ilahi, Levh-i Mahfuz\'da takdir ve tesbit edilmis ise, onda degisiklik cari olamaz. Sayet Levh-i
Mahv ü isbatda tesbit edilmis ise, onda degisiklik olabilir. Bu degisiklik Cenab-i Hak tarafindan olur. Yoksa bizim tedbirimizden
degil. 19 - Soru: Bugün, dünya üzerinde san\'at pek büyük önem tasimaktadir. Resim, müzik ve heykelcilik vs. de san\'attan
sayilmaktadir. Dünya milletleri, sanatlarinin gelismis olmasi oraninda zahiren ve hükmen itibarli oluyorlar.Bizler, okullarda
su sorularla karsilasiyoruz: \"Uygarligin gelismesi demek olan san\'ata karsi çikmak, uygarlikla bagdasmaz. Islam dini, resim,
heykel ve müzige müsaade etmemis. Bu sebeple insanligin san\'at alaninda ilerlemesine set çekmis oluyor. Nasil olur böyle
sey?\" Cevap: Islam dini, resmin tamamini ve hacmi sekillendirmek demek olan heykelciligin hepsini yasaklamis olmayip
canli varliklarin resmini yapmayi ve heykel yontmayi men etmistir. Islami eserlerdeki tezhipler ve minyatürler, cansiz varliklarin
resmini çizmek ve naks etmekte bir mahzur bulunmadiginin açik delilidir. Minberlerin yapilmasindaki oymacilik, sütunlarin
ve direk basliklarinin yapilmasinda yontma san\'atinin ve mihraplardaki mukarnaslarin yapilmis olmasi, heykelciligin ancak
canli varliklara ait olaninin yasaklanmis ve geri kalaninin serbest birakilmis oldugunu açikça göstermektedir. Resim ve heykelcilikteki
bu küçük daraltma, nesiller boyunca devam eden puta tapiciligin önüne set çekmek gayesiyle olmustur. Islami ölçüler önünde
san\'at, san\'at için degil, gaye için kullanilacaktir. \"Uygarligin gelismesine\" çalisirken, san\'ati basibos birakmayan
Islam, onu disipline etmistir. \"Bugünün medeni insanlari, resme tapmiyor. Bu endise, geçmis zamana ait olarak kalmali, hale
müdahale etmemeli degil midir?\" diyenlerin bulunduguna sahit olmaktayiz. Bu iddia tam olarak dogru degildir. Zamanimizin
insanlari arasinda fetisizmin kalintilarina rastlanmakta ve putperestligin özentisini tasiyanlarin bulundugunu görmekteyiz.
Esasen, geçmis tarihlerde de insanoglu, resmi yapip karsisina geçip tapinmaya baslamis degildir. Belki, önce Ma\'bud-i hakiykî
olan Allah\'tan (cc) gayrisine tapmaya baslamis ve daha sonra bunlarin resim ve heykelini yapmaya kalkmistir. Islam dini,
\"uygarligin gelismesi demek olan\" san\'ata karsi çikmamis; \"uygarligin\" aygirliga dönüsmesini önlemistir. Biz Müslümanlar,
ilme tapmayiz. Müsbet ilmin kanunlarini vaz eden Allah\'a (cc) iman ederiz. Islam, müzigin belden asagisina ve nefse hitap
eden çesidine karsi tavir almis ve bunlarin bestelenip seslendirilmesine karsi çikmistir. \"Raki sisesi içinde balik olsam\"
diyen sözde sairlerin, \"Donlara Destan\" yazan beyinsizlerin, bir tutacak dal mi verdi, Bir giyecek sal mi verdi, Kucak
kucak mal mi verdi? Ya nem alir \"felek\" benim? diyen dinsizlerin güftesini besteye, daha sonra sahneye ve hatta devlet
radyosunda okutmaya kadar vardiran zihniyetin müzik anlayisi ile Islam\'in müsaade ettigi musiki arasinda, üzümden elde edilen
sira ile sarap arasindaki kadar büyük fark vardir. Islam, san\'atin aslini degil, yozlastirilmis vasfini yasaklamis bulunmaktadir.
Bu hükmü ile de insanligin hayrina ve ilim haysiyetinin korunmasina matuf tedbir koymus bulunmaktadir. 20 - Soru: Insanlar
rizik hususunda müsavi olarak yaratilmislar midir? Cevap: Rezzak-i Kerim olan Rabbimiz, herkesin rizkini farkli yaratmistir.
Bunda pek çok hikmetler vardir. Kimine fazla verse azacaktir, kimisine de az verse kizacak ve ahlakini bozacaktir. Bunlarin
uhrevi sorumlulugunu önlemek için kimine az verir, kimine de bol ihsan eder. Bu, ilahi bir tensip ve akilla izahi kolay olmayan
bir taksimdir. Kullar teslimiyet-i külli ile hareket etmeli ve kadere riza göstermelidir. Bu hususla ilgili bir Ayet-i Kerime,
(es-Süra suresinin 27. Ayet-i Celilesi) bulunmaktadir. Üzerinde ibretle düsünmenize vesile olur ümidiyle asagiya yaziyorum:
\"Eger Allah bütün kullarina (müsavat üzere) bol rizik verseydi, yeryüzünde muhakkak ki taskinlik ederler, azarlardi. Fakat
O, ne miktar dilerse (rizki o kadar) indirir. Süphe yok ki O, kullarin (in her halin)den hakkiyla haberdardir, (her seyi)
kemaliyle görendir.\" 21 - Soru: Cenab-i Allah, bütün ruhlari alem-i ervahta yaratti. Biz, ecdadimizin torunlari sayilmaktayiz.
Biz mi onlarin torunlariyiz, yoksa onlar mi bizim torunlarimizdir? Bu husus bilinmemektedir. Çünkü ruhlarimiz hep birlikte
yaratildi. Bu hususta bizi aydinlatir misiniz? Cevap: Bunu bilinmeyecek ve aydinlatilmaya ihtiyaç gösterecek bir tarafi
yok. Fakat her nasilsa sizin içinize bir kurt düsmüs olacak. Bildigimiz kadari ile durumu açiklayip size faydali olmaya çalisacagiz.
Vücutlarin ruhlarla imtizaci neticesinde bu aleme gelislerindeki sira ile, dünyaya gelmelerine sebep olan babanin tesiri dikkat
alininca, önce gelen, daha sonra dogandan büyük olmakta ve yakinlik derecesine göre baba ve dede diye isim almaktadir. Ayni
gün meydana gelen birçok yumurta, kuluçka makinasina veya tavugun altina degisik zamanlarda konulsa, aralarindaki bu fasila
ikiser ay olsa, yumurtadan ilk çikan civciv, ikinci çikacak yavrulardan iki ay büyük, daha sonra çikacak civcivlerden dört
ay büyük olmaz mi? Yumurtalar ayni gün dogdugu için, bu fasilalarla meydana gelen civcivleri ayni yasta kabul etmeye mantik
ve ilmi hakikatler müsait mi? Ne dersiniz? 22- Soru: Zamanin tebeddülü ile ahkam tebeddül eder, sözü her sahada geçerli
midir? Cevap: Ayet ve hadis ile hükme baglanmis seylerde zamanlarin tebeddülü ile en küçük bir degisiklik asla caiz
olmaz. Bu fikih kaidesinde degisecegi bildirilen hükümler, ancak örf ve adete dayali seylerdedir. Beldelerin \"Kile\" diye
isimlendirdikleri ölçek, birçok memlekette birbirinden farkli bulunmaktadir. Bunda bir mahzur yoktur. Zira örf-i belde böyle
devam edegelmistir. Havalarin sicak ve sogukluguna göre degisik giyinis tarzi da örf ve adetlerle tesbit edilebilir. Yoksa
namaz, oruç gibi ibadetlerin ne zamaninda, ne edasinda asla bir degisiklik düsünülemez. Bu, zamana degil, Kur\'an\'a bagli
bir hükümdür. 23 - Soru: Elfaz-i küfrü telaffuz edenin hükmü nedir? Cevap: Böyle bir kelimeyi söyleyen küfre
girer, îman ve nikahini yenilemesi gerekir. Iman edince nikah geri gelir. Bu söz, bosanmada kullanilan bir lafiz gibi nikahi
noksanlastirmaz. ALLAH (C.C.)\'IN SIFATLARI 1 - Soru: Cenab-i Hakk\'in sifatlari zatinin
ayni midir, yoksa gayri midir? Cevap: Allah Teala\'nin sifatlari zat-i ilahinin ne aynidir, ne de gayridir. Ayni olan
zat ile müttehid olmasi ve teaddüd-i zat lazim elir. Gayri olsa, sifat-i ilahinin zat-i ilahiden ayrilmasi lazim gelir ki,
bu durumda ya binefsihi kaim olmasi veya gayr ile kaim olmasi gerekir. Bunlarin hepsi de muhaldir. Bu sifatlar, kidem-i zamani
ile kadim ve hudus-i zati ile hadistirler. 2 - Soru: Cenab-i Hakk\'in Semi ve Basar sifatlari mevcut ve madum olan her
seye taalluk eder mi? Cevap: Hak Teala\'nin Semi ve Basar sifatlari mevcut olan seylere taalluk eder. O mevcut, ister
vacip isterse caiz olsun. Fakat Rabbimizin bu sifatlari, maduma taalluk etmez. Zira madum (yok olan), görülüp isitilmeye müsait
bir sey degildir. 3 - Soru: Bizleri yoktan var eden yüce Allah\'imizin(cc) 1001 ism-i serifi oldugunu ögrenmis bulunuyoruz.
Kur\'an\'da geçen doksan dokuz ism-i serifi var. Biz 99 ism-i serifin içinde Tanri diye bir isim bulamadik. 99 ism-i serifin
haricinde kalan 902 ism-i serifin içinde mi? Açiklar misiniz? Cevap: Tanri kelimesi Türkçe olup ilah ve ma\'bud kelimelerinin
karsiligi olarak kullanilmaktadir. Allah lafzinin karsiligi olarak kullanilamaz. Kur\'an-i Kerim\'de ve Esma-i Husna arasinda
Tanri kelimesi yoktur. Zira bu lafiz Türkçedir. Allah lafzi ile Tanri kelimesi arasinda fark vardir. Söyle ki: Tanri kelimesinin
sonuna \"ler\" takisi getirilerek cemi (çogul) yapilabilirse de Allah lafizi çogul olarak kullanilamaz. 4 - Soru: Irsadiye
kitabinin 29. sayfasinda \"Ve yükferu bi kavlihi Reeytullahe fil menami\" ibaresi vardir. Bu ibareye göre bir kimse, \"Rüyada
Allah\'i gördüm\" dese kafir olur. Misir\'da tahsil görenlerden bazilan bu ibarede yanlislik görerek Allah\'i rüyada görmek
sevaptir demislerdir. Siz ne dersiniz? Cevap: Bahsettiginiz kitabin ibaresinde, ya mürettibin veya müellifin bir hatasi
olmus. Bu yanlisi kimin yaptigini bilemedigimiz için tayinden çekiniyoruz. Muhakkak olan bir sey varsa, bu ibare ve ifade
tamamen yanlistir. Akaid serhi Kesteli ve onun hasiyesi Ramadan Efendi ile diger akaid kitaplarimizin tafsialt ile anlattiklari
husus, \"Rüyada Cenab-i Hakk\'i görmenin\" caiz oldugu ve Islam büyüklerinden birçogunun bu saadete mazhar bulundugudur. \"Abdüllatif\"
adli va\'z kitabindan (s.201) naklettigimiz Imam-i Azam efendimizle ilgili bir bahis de dogrudur ve akaid hasiyesinde vardir. 5
- Soru: Cenab-i Hakk\'in Rezzak sifatini inkar eden ne olur? Cevap: Kafir olur. 6 - Soru: Bostan, Gülistan adli
kitabin 13. sayfasinda Allah Teala\'ya \"Efendi\" tabiri kullanilmistir. Bu ne derece dogrudur? Cevap: Allah Teala\'nin
isim ve sifatlari tevkifidir. Bunlarin disinda bir isim ve sifatin kullanilmasi dogru olmaz. Anlayamadigimiz bir husus olmustur:
Sorunuzda iki kitap ismi verdiginiz halde bir tek sayfa numarasi göstermektesiniz. Bu sayfa hangi kitaba ait olmaktadir? 7
- Soru: Canlilar arasinda bir disiden dünyaya gelmemis varlik var midir? Cevap: Evet, mevcuttur. Üç canli (Adem aleyhisselam,
Hazret-i Havva ve Salih aleyhisselamin devesi) bir canli vasita olmaksizin ilahi kudretin tezahürü neticesinde yaratilmistir. CENNET-CEHENNEM 1 - Soru: Su anda cennet ve cehennem var midir? Mekan tahsis edilmis midir? Cevap:
Cennet de cehennem de el\'an mevcuttur. Ayet-i kerimelerde cennet ve cehennemden bahsedilirken mazi (geçmis zaman) sigasi
ile \"Üuiddet\" (hazirlandi) buyrulmasi, onlarin halen mevcut oldugunu gösteren delillerden biridir. Me\'va adli cennetin
Sidretü\'l-Münteha\'nin yaninda bulundugu, Kur\'an-i Kerim\'in ifadesiyle (Sure-i Necm ayet 15) sabittir. Hz. Nuh\'un kavmi;
suda boguldugundan onlarin derhal cehenneme sokulduklarini haber veren Ayet-i Kerime (Sure-i Nuh 25) cehennemin varligini
ifade etmektedir. Iste bu ve benzeri birçok Ayet-i Kerime ve Hadis-i Serifler, cehennemin el\'an mevcut bulundugunun belgeleridir.
Akaid kitaplari bu hususu açik ve genis olarak beyan etmektedir. 2 - Soru: Kadinlar, cennete girince yine dünyadaki
kocalari ile mi evlenecekler? Cevap: Hayatta iken birbirinden memnun yasadilarsa ve hosnutlukla ayrildilar ise kadin
zevcin hanimi olacak. Kadinin birden fazla evlilik yapmasi halinde; hangi kocasindan memnun olarak ayrildi ise onun hanimi
olarak kalacak. 3 - Soru: Veled-i zina olan bir kimse, bihakkin Islam\'i yasamis olsa bile cennete giremez, deniliyor.
Bu söz dogru mu? Cevap: Böyle bir iddia dogru degildir. 4 - Soru: Bazi kimseler, borazancinin, çaldigi düdügü
ile; sarhosun, kadehiyle birlikte hasrolunacagini; müezzinlik yapanlarin, ezan okuyarak hasrolunacagini ifade etmektedirler.
Bu hususun sihhat derecesini açiklar misiniz? Cevap: Peygamber Efendimiz\'in \"Yüb\'asü küllü abdin ala ma mate
aleyh\" Hadis-i Serifi buna delalet etmektedir. MEZHEPLER 1 - Soru: Biz Hanefîlerin itikatta Imami
Ebu Mansur Muhammed Maturidi\'dir. Diger üç mezhebin imamlari ayni midir? Cevap: Safii, Maliki ve Hanbeli mezhebi mensuplarinin
itikadi meselelerde Imami, Ebu\'l-Hasen el-Esari\'dir. 2 - Soru: Mezhepler arasindaki farklarin giderilmesi ve bunlarin
birlesmesi kabil midir? Bir mezhepte olan kimse diger mezhepteki bir sahsa ne zaman imamlik yapabilir? Birbirinin mezhebine
girebilir mi? Cevap: Mezheplerin arasindaki fark, esasta degil, fer\'i hükümlerdedir. Namaz, her mezhepte farzdir.
Fakat namazin farz ve vaciblerinin sayisinda mezhepler arasinda fark bulunabilir. Hanefi, Maliki, Hanbeli ve Safii gibi mezhebin
salikleri, diger bir mezhepteki imama uyabilirler. Yeter ki imam olan sahis kendisine uyacak diger mezhepteki sahsin mezhebindeki
abdesti bozan seylerden sakinmis olsun. Bunlarin birlesmesi (telfiki) dogru ve caiz degildir. Tamamen taklit etmek sartiyla
bir Safii, Hanefi mezhebine girebilir. Bir Hanefi de Safii mezhebini taklit edebilir. Fakat caninin istedigi zaman Hanefi,
isine geldigi zaman Maliki veya Hanbeli mezhebini taklit etmek suretiyle daldan dala konan kus misali hareket edemez. 3
- Soru: Mezhebler ne için ve nasil ve ne zaman çikmistir? Cevap: Ashab-i Kiram devrinden sonra, Kur\'an-i Kerim ve
Hadis-i Seriflerden hüküm çikarma kudretine sahip müctehidler azalmisti. Bunun üzerine Müslümanlar, içtihat kudretinde bulunan
fakihlere tabi olma yolunu tuttular. Onlarin derslerinde bahsettikleri mevzular, sorulara verdikleri cevaplar ve fetvalar
halkin takip ettigi bir yol ve fikhi bir mezhep olarak dogmus oldu. 4 - Soru: Suudi Arabistan ve diger Arab memleketlerinde
Islamiyeti ehl-i sünnet mezhebi üzere yasayanlar var midir? Cevap: Suudi Arabistan devleti, Vehhabilik mezhebinin yayilmasini
hedef almis bulunmaktadir. Fakat halkin arasinda ve bilhassa orada yerlesmis Türklerde ehl-i sünnet mezhebiyle amel etmek
yaygindir. 5 - Soru: Bir kimse, cani istedigi zaman Hanefi mezhebine, diledigi zaman diger mezheblerin hükümlerine göre
hareket edebilir mi? Cevap: Edemez. Taklitte bir imam tercih etmesi gerekir. 6 - Soru: Ehl-i sünnetin dört fikhi
mezhebinin disinda, yine ehl-i sünnete bagli oldugu halde, tabileri kalmadigindan yasayamamis ve bu sebeple günümüze kadar
gelememis fikhi mezhebler var midir? Varsa adlari nelerdir? Cevap: Ikinci ve üçüncü asirda, en fazla söhret yapmis
müctehidler; Imam-i Azam Ebu Hanife, Imam Malik, Imam Safii, Imam Ahmed bin Hanbel\'dirler. Tabiin ve tebei tabiinden müctehidlik
derecesinde bulunup da mezhepleri devam etmemis bulunan zatlar sunlardir: Ibrahim Nehai, Ibni Ebi Leyla, Ibni Sübrüme, Süfyan-i
Sevri, Hasan ibni Salih, Abdurrahman Evzai, Amr b.Haris, Leys bin Sa\'d, Abdullah ibni Ebi Cafer, Ishak bin Raheveyh, Ebu
Ubeyd Kaasim bin Selam, Ebu Sevr-i Bagdadi, Ibni Huzeyme, Ibni Nasr-i Mervezi, Ibni Münzeri Nisaburi, Davud-i Zahiri, Ibni
Cerir-i Taberi. 7 - Soru: Mezheplerin hak ve batil olduklarini nereden anlayip da hak-batil olduguna hükmediyoruz? Bazi
mezhepler var ki ayni yil içinde kurulmuslardir. Mesela Zeydi, Caferi ve Hanefi mezhepleri gibi. Ayrica Caferi mezhebinin
kurucusu diye bilinen Cafer-i Sadik (k.s.) silsile-i sadatdan degil mi? Cevap: Mezheplerin hak olusu, umumi hükümler
bakimindan, Islam dininin inanç, ibadet ve muamelat ile alakali hükümlerine her bakimdan uygun düsmesi ile anlasilir. Batil
mezhep de bu esaslara ters düsen yolun adidir. Mezhep kurucularinin ayni tarihte yasamalari, ayni sehir ve hatta ayni medresede
yetismis olmalariyla, kurduklari mezheplerin hak veya batil olarak vasiflandirilmasinda ayni siraya konulamaz. O zatin Islam\'a
mutlak bagli olmasi, fasit te\'villere, kusurlu tefsirlere ve mantiksiz tezvirlere kaçmamasi ile mezhebinin hak oldugu anlasilir.
Vasil bin Ata, Hasan Basri Hazretleri\'nin rahle-i tedrisinde yetismis ve fakat sonunda ondan yüz çevirmis ve Mütezile\'nin
önderi olmustur. 8 - Soru: Ehl-i sünnet disinda kalan firka-i dalaletten hangisi küfre nisbet olunur? Cevap:
Bu hususta size, Milel ve Nihal Tercümesi\'ni tetkik etmenizi tavsiye ederim. 9 - Soru: Ehl-i sünnet ve\'l-cemaattan
olan mezheplerin hak oldugunu biliyoruz ve inaniyoruz. Fakat, bize \"Hak oldugunu ne ile isbat edersiniz, deliliniz nedir?\"
diye soruldu. Bu hususta bizi aydinlatir misiniz? Cevap: Allah\'in (cc) kitabi ve Resulü\'nün (sav) sünneti, amellerin
hükme baglanmasinda en saglam ölçü ve sasmaz bir kistastir. Bu esaslara uyan bir sey, mesru ve hakka uygun kabul edilir. Ehl-i
sünnet mezhebinin hak oldugunu, Allah\'in(cc) Kitabindaki hükümlere, Resulü\'nün(sav) sünnetine ve Ashab-i Kiramin yürüdügü
yola uygun olmasi ile isbat ederiz. 10 - Soru: Safii mezhebine mensup bulunan bir kisi, vefat ettigi zaman devri nasil
yapilacak? Cevap: Ayni Hanefi mezhebinde oldugu gibi yapilacaktir. 11 - Soru: Islamiyet bir olduguna göre mezhep
ne için dört olmustur? Cevap: El bir tane oldugu halde, parmaklarin bes tane olusu nasil bizim is görmemizi kolaylastirmakta
ise, mezheplerin durumu da aynen öyledir. Hepsi Islam esaslarina bagli olup, halkin kolayligi içindir. 12 - Soru: Vehhabilik
nedir, hangi ülkede mevcuttur? Cevap: \"Selefi\'lik iddiasi içinde kamufle edilmis, sarilip sarmalanmis bir \"Mücessime\"
sempatizanligidir. Suudi Arabistan\'dan kaynaklanmaktadir. Orada tahsil görmüs bazi kimseler tarafindan veya bu isin çigirtkanlari
vasitasi ile Islam aleminin birçok beldesine siçramistir. 13 - Soru: Bizim mezhep (Hanefi) de altin dis yasak mi? Cevap:
Disinde çürük falan yok iken keyf ve süs için yaptirilirsa hem gusle mani, hem de altinla zinetlenmek erkege haramdir. Fakat
dislerindeki çürük sebebiyle yaptirilacak ise, bu zaruret halidir. Zaruret halinde ve zaruret miktarini geçmemek sarti ile
dis doldurtmak veya altin kaplatmak Imam Muhammed\'e göre caizdir. 14 - Soru: Ramazan ve Kurban Bayrami namazlari biz
Hanefîlerce vacib bulunmaktadir. Diger üç mezhepte bu namazlarin hükmü nedir? Cevap: Maliki ve Safii mezheplerinde,
bu namazlarla ilgili iki hüküm vardir. Birinci hüküm, bu namazlar sünnet, diger bir kavle göre farzdir. Hanbeli mezhebinde
ise farz-i kifayedir. 15 - Soru: Sehiv secdesi, biz Hanefilere göre vacibtir. Safii mezhebine göre bu secdenin
hükmü nedir? Zira bulundugumuz yerlerde Safii bir imama uydugumuz oluyor. Durumu bilmemizde fayda vardir? Cevap: Sehiv
secdesi, gerek Safii gerekse Maliki mezheplerinde \"sünnet\" bulunmaktadir. Ancak su var ki, imam sehiv secdesi yapacak olursa,
bu mezhepteki kimsenin imama uyarak secdeyi yapmasi vacib olur |
|
|
KARI-KOCAYI ILGILENDIREN BAZI MESELELER |
1 - Netice Fetvalarindan: \"Zeyd, karisini salih komsular arasinda
diledigi mahallede ev tutup oturtmaya muktedir olur\" (H.Ec. 1/41) Açiklama: Erkek üzerinde kadinin haklarindan biri
de ona mesken temin etmesidir. Temin edecegi evin etrafinda komsulari bulunmasi ve onlarin iyi kimseler olmasi gerekir. Bu
sarta uygun ev temin edilince kadin gitmezlik yapamaz. 2 - Feyziye Fetvalarindan: \"Zeyd\'in nikahladigi Hind\'i,
mahremlerinden biri baska bir memlekete götürmeye güçlü olmaz\" (H.Ec. 1/38) Açiklama: Nikahlanan bir kadin, kocasinin
emri altina girmis olur. Artik erkek kardes, amca gibi nikah düsmeyecek yakin bir kimsenin, kocasinin müsaadesi olmadan, o
kadini baska bir memlekete ziyaret veya gezmek gibi bir sebeple götürmeye salahiyeti yoktur. 3 - Ali Efendi Fetvalarindan:
\"Bir kadin ortagi ile beraber bir evde oturmaktan çekinmeye güçlü olur\" (H.Ec. 1/45) Açiklama: Birden fazla karisi bulunan
erkek, iki hanimini ayri ayri evlerde oturtmak ve haklarini gözetmek durumundadir. Iki hanimim ayni evde oturtmaya zorlayamaz. 4
- Ali Efendi Fetvalarindan: \"Zeyd, karisi Hind\'i haftada bir defa anne ve babasi ile görüsmekten men edemez, fakat her
gün görüsmesine ve babasinm evinde gecelemesine engel olabilir\" (H.Ec. 1/45) Açiklama: Dinimiz, evli bir kadinin ayni
sehirde bulunan anne ve babasini haftada bir defa ziyaretini bir hak olarak tanimistir. Kadin bunu arttirmak veya geceyi de
babasinin evinde geçirmek istese kocasi engel olabilir. 5 - Abdürrahim Fetvalarindan: \"Zeyd\'in nikahlisi bulunan
Hind\'i, Amr adindaki bir erkek, \"Evvelden beri nikahlimdir\" diye dava etse, Hind huzura getirilip, her ikisi ile yüzlestirilmesi
lazim gelir\" (H.Ec. c. 1/46) Açiklama: Açilan davalarda, delil kifayetsiz olursa hakim dava ile alakali kimseleri huzurunda
yüz yüze getirip tereddüdünü giderme ve vak\'aya açiklik kazandirma yolunu tutabilir. Bu fetva yüzlestirmenin dinen mesru
olusunu hükme baglamaktadir. 6 - Behce Fetvalarindan: \"Iki tane karisi bulunan adama, zevceleri arasinda adaletle
ve müsavi muamele ile hareket etmesi vacip olur\" (H.Ec. 1/39) 7 - Feyziye Fetvalarindan: \"Zeyd, karisi Hind\'i,
anasi Zeynep\'in yanina birakip baska bir beldeye gittikten sonra Hind kendi anasinin evine gitse, Zeynep \"Benim yanima gel\"
diye zorlayamaz\" (H.Ec. 1/40) Açiklama: Bu fetva, kayinvalidenin gelini üzerinde idari bir tasarruf kullanmaya ve
kendi emrine riayete zorlamaya hakki bulunmadigim açikça göstermektedir. 8 - Abdürrahim Fetvalarindan: \"Zeyd, karisina,
yemek pisir diye cebre gücü yetmez\" (H.Ec. 1/50) Açiklama: Bu fetva, kadina Islam dininin tanidigi genis hürriyeti ve
aile içindeki mevkiini göstermektedir. Kadin, yaptigi ve yapacagi her hizmeti, bir fazilet borcu olarak yapar ve bu anlayis
içinde yapmalidir. Islam ona köle olarak bakan cahiliyet telakkilerine set çekmis ve aile ocaginda bir hizmetçi gibi degil,
evin hanimi olarak yer ve deger vermistir.Yaptigi her hizmetin karsiliginda ecir vaadetmis ve sevap kazanacagini müjdelemistir.
Yapamadigi, yapmaya muktedir olamadigi isler için erkegin onu cebre ve zorla isi gördürmeye gücünün yetmeyecegini haber vermistir. 9
- Abdürrahim Fetvalarindan: \"Karisinin evinde evlenip gerdege giren ve mehr-i muaccelini veren Zeyd, hanimini o sehirde
bulunan kendi evine götürmeye güçlü olur\" (H.Ec. c. 1/50) Açiklama: Bir erkegin iç güveysi olarak hanimin evinde
gerdege girmesi, hep orada kalacagi manasina gelmez. Erkek \"ayni sehrin içinde olan eve götürmek\" için mehr-i müaccelini
vermek mükellefiyetindedir. Bu kayit ve sartlara riayet edince, hanimini kendi evine nakledebilir |
|
|
|
|
|
|
|
|
NISAN |
1 - Soru: Bazi yerlerde nisan merasiminde kiz ile oglan birbirini
görüp konusurlar. \"Dinimizde nikahlanmamis bir kadin veya kiz, baska bir erkekle konusamaz\" diye dini nikah yapiyorlar.
Bir zaman sonra, kiz ile oglanin arasinda geçimsizlik doguyor ve nisan bozuluyor, fakat oglan yapilan dini nikahi koruyup
kizi bosamiyor. Bu durumda kiz baskasina nikah yapilabilir mi? Cevap: Ekseriyetle nisan merasimlerinden sonra oglanin
kiz evine girip çikmasini kolaylastirmak için dini bir nikah yapildigini isitmekteyiz. Bu akit, dinen muteber sayilacagindan,
eve girip çikmasini kolaylastirir, ama sonunda telafisine imkan bulunmayan durumlar da dogabilir. Nisanin bozulmasi halinde
erkegin dini nikahi da iptal etmesi ve kizi bosamasi lazimdir. Aksi halde baskasiyla nikahlanmasi, dini esaslar dikkate alindigi
zaman mümkün degildir. 2 - Soru: Nisanli bir kiz, Hollanda\'da bulunan amcasinin yanina gitmis ve oradaki gayrimüslimlerin
çocuklarina bakacak. Bu kizin orada kalmasi ve nisanlisinin da onu beklemesi dogru mudur? Cevap: Her ne kadar amcasinin
yaninda kalsa bile, genç bir kizin gayri-müslimlerin arasinda kalmasi ve onlarin çocuklarina bakmasi nasil caiz görülebilir?
Bu kizin amcasi, yegeninin çalistigi yerde ve basini bekleyecek durumda degil ki. Bir de onunla evlenmek üzere sözleri kesilmis
bir kimse var ise, bu hüküm daha fazla daralir. Nisanlisi olan erkek için yapacak sey, \"Ya çalismaktan vazgeç, ya da benden\"
teklifinde bulunmaktir. Tercihi kiz yapsin. 3 - Soru: Nisanlilar bir odada basbasa kalabilirler mi? Cevap: Yanlarinda
kimse bulunmaksizin nisanlilarin bir odada basbasa kalmasi asla caiz degildir. Bir kadin nisanli bulundugu erkege evlenme
vaadinde bulunmakla nikahli sayilamaz. Nisanlilar veya bunlardan biri, evlenmekten vazgeçse, mihre mahsuben verilen seyler
tamamen geri verilir. Elde mevcut hediyeleri de karsilikli olarak iade gerekir. 4 - Soru: Köyümüzde nisan merasimlerinde,
erkekler bir odada kadinlar da ayri bir odada oturuyorlar. Nisani yapilan kiz, erkeklerin odasina gelip oradakilerin ellerini
öpüyor. Böyle adet olmus. Bunun bir mahzuru var mi? Cevap: Bir kizin veya kadinin, yabanci bir erkegin elini sikmasi
veya tutup öpmesi caiz görülemez. Meger ki o erkek, bahsi geçen kizin babasi, dedesi, amcasi gibi nikahi müebbeden haram olan
yakin hisimlardan birisi olsun. Baska türlü caiz görülecek bir is degildir. 5 - Soru: Nisan, nikah sayilmaz mi? Kuduri
kitabinda \"nikah icap ve kabul ile mün\'akit olur\" diyor. Nisan yapilirken erkegin ebeveyni, kizi istediklerinde kizin anne,
babasi da \"Biz size kizimizi veriyoruz\" diyorlar. Sonra kiz ve erkek de begenip nisan yapiliyor. Kanaatimce bu bir nevi
nikah sayilmaz mi? Cevap: Nisan, bir evlenme va\'di veya kizini bir erkege vermek için vaadde bulunmaktan ibarettir.
Nikahta ise, sahitlerin huzurunda ve mehir tesbiti suretiyle erkek ve kadinin \"aldim, vardim\" diye kafi ifadeleriyle yapilan
dini bir akittir. Tarifte yer alan unsurlar dikkatle incelendigi zaman nisanin nikah akdine benzeyen taraflari varsa da nikahin
ayni sayilamaz. Bu itibarla: a) Nisanlilardan birisi ölse, hayatta kalan, ölenin mirasindan hisse alamaz.
b) Bir erkege evlenme vaadinde bulunan (nisanli olan) kadin, aralari bozulunca, erkegin \"seni bosadim\" demesine ihtiyaç
duymadan baska bir erkekle evlenebilir. c) Nisanli taraflar veya bunlardan bir taraf, nikah yapmaktan caysalar,
elde mevcut hediyeler ve mehre mahsuben takilan bilezik vs.\'yi tamamen geri verirler. Iste, ifadeye çalistigimiz bu hususlar
dikkate alindiginda, nisanin nikahla ayni sey olmadigi ortaya çikar. 6 - Soru: Ben okulda iken babam beni nisanlamis.
Benim üç dört ay sonra haberim oldu. Fakat dünyalar basima yikildi. Çünkü nisanlimi sevmiyorum. Simdi bir muskaciya vanp,
bir seyler yazdirip, nisanlimin kiz tarafindan bozulmasini saglayacagim. Bu iste dinen mahzur var mi? Cevap: Dolambaçli,
hileli ve günah olan yollarla böyle bir tesebbüste bulunmak yerine, onunla evlenmek istemediginizi açikça ifade etmelisiniz.
Sonunda geçimsizlik ve aile yuvasinin yikilmasi ile sonuçlanacak bir ise bastan girmemelisiniz. 7 - Soru: Bir gencin,
sehvanî arzularini terk ederek, nisanlisi ile konusmasinda bir mesuliyet var midir? Cevap: O kimsenin nisanlisi ile
konusmasi, sehvani hislerinin tahriki ile olmaktadir. Bu gibi hislerin olmadigini sanmak veya iddiada bulunmak, kendini aldatmak
olur. Mahzuruna gelince, arada nikah bulunmadigi için, onun yabanci bir kadindan farki yoktur. Nisan; namzetlik devresi olup,
nikah gibi, mahzurlari ortadan silip kaldiran bir akit degildir. 8 - Behce Fetvalarindan: \"Zeyd, namzedine nisan
(hediyesi) adiyla birtakim esya verip onlar henüz kadinda mevcut iken evlenmekten vazgeçse, Zeyd o seyleri geri almaya muktedir
olur\" (H.Ec. 1/39) Açiklama: Nisan, nikah mahiyetinde bir akit degildir. Bu sebeple, verilen hediyeler, iki tarafin
arasina te\'life yarayan seylerdir. Ancak, aralarinin bozulmasi halinde, iki taraf elde bulunan seyleri geri vermek zorundadirlar. 9
- Ibni Nüceym Fetvalarindan: \"Hind, nisanli bulundugu sahistan baskasina kendini nikahlasa, caiz olur\" (H.Ec. 1/29) Açiklama:
Nisanli olmak, nikahli olmak manasina gelmez. Nisanli bir kiz, kendisini baska bir erkege nikahlasa, yapilan akit geçerli
olur. 10 - Netice Fetvalarindan: \"(Bir kadin) nisanlimdir, diyerek nikaha zorlanamaz\" (H.Ec. 1/30) 11 -
Netice Fetvalarindan: \"Nisanli olan bir erkek ve kadindan biri (ölse) digeri ona varis olmaz\" (H.Ec. 1/30) 12
- Soru: Zamanimizda nisan yapildigi zaman, erkegin kiz evine gelmesi veya kiz ile gezip tozmasini kolaylastirmak için dini
nikah yapiliyor. Bu dogru mu? Cevap: Nisani müteakip kiyilan bu nikah, dini sartlara uygun bir biçimde yapilmis ise,
dinen makbuldür. Ancak akla gelen birtakim sorular var. Söyle ki: a) Ileride bir anlasmazlik yüzünden nisan bozulsa,
erkek yapilan dini nikaha dayanarak bosama yapmasa, kadinin baska bir erkekle nikahlanmasi, dini esaslara göre nasil mümkün
olacak? b) Önceden nikah yapilmis oldugu için, nisan bozuldugu zaman kadinin nikahta tayin edilen mehirdeki hakkini
almasi gerekir. Bu nasil mümkün olacaktir? c) Nikah yapilmis oldugu için, bu kadin veya erkekden biri, dügünden önce
vefat etmis olsa, hayattaki es ona varis olur. Bu miras hükmü nasil yerine getirilecektir? Buna benzer daha nice sorular akli
zorlamaktadir. Kiz ile erkegin görüsmelerine zemin hazirlamak için yapilan bu nikah sonunda dogabilecek dini ve ahlaki
mahzurlardan kurtulmak için, dügüne yakin yapilmalidir. |
NIKAH SAHITLIGI |
1 - Soru: Müslüman bir kadinla evlenen kimsenin nikahinda sahitlik
yapacak kimselerde aranacak sartlar nelerdir? Cevap: Sahitlerde aranacak dört sart vardir: 1- Hür olmasi, 2- Akilli
olmasi, 3- Bulug çagina ulasmis olmasi, 4- Sahidin Müslüman olmasidir. Sayet erkek Müslüman, kadin ise ehl-i kitaptan olursa,
o zaman ki gayrimüslim sahidin huzurunda nikah akti yapilabilir. 2 - Soru: Iki âmâ erkek sahit huzurunda nikah akti
yapmak caiz midir? Cevap: Evet, ama sahitlerin huzurunda yapilacak nikah sahih ve caizdir. 3 - Soru: Kulagi isitmeyen
iki sahidin huzurunda nikah akdi yapilabilir mi? Cevap: Bu hususta ilim adamlari arasinda ihtilaf olmus ise de; sahih
olan hükme göre sagir sahitlerin huzurunda nikah yapilamaz. Kadihan da bunu tercih etmis bulunmaktadir. Zira akdi yapanlarin
ifadelerinin kabul veya red cihetlerinden hangisine sarf edildigini, mehrin miktarini tespit ve zamani geldiginde sahitligini
yapmasi, kulaginin isitmesine baglidir. Hatta bu sahitlerden biri kadinin ifadesini duymus, digeri de sadece erkegin sözünü
isitmis olsalar bile nikah yine caiz olmaz. 4 - Soru: Nikahta esas olan nedir? Bizde bir imam var. Sahitleri belirleyip
kadin ile erkege \"aldim\" ve \"vardim\" kelimelerini söyletip isi tamamliyor. Kendisine sorulunca, nikahta esas olan taraflarin
aldim ve verdim demeleridir diyor. Bu sekilde kiyilan nikah caiz olur mu? Cevap: Nikah akdinde mehri tespit edip, iki
erkek veya bir erkek ile iki kadin sahidin huzurunda \"aldim\" ve \"vardim\" demek ile nikah akdi yerine gelmis olur. 5
- Soru: Bir kimse kadina hitaben \"Allah ve Resulü s-hit olsun ben seni nikahladim\" dese, insan olarak baskaca iki sahit
bulunmasa, bu sözle nikah caiz olur mu? Cevap: Bu ifade ile nikah akdi caiz olmaz. Beseri muamelelerde gösterilecek
sahit, insanlardan olacaktir. 6 - Netice Fetvalarindan: \"Bir erkek ile iki kadin sahit huzurunda, bil\'âsale nikah
mün\'akid olur\" (H.Ec. 1/30) Açiklama: Nikahta sahidin nisabi, iki erkek veya bir erkek ile iki kadindir. Kadin ve erkek,
bizzat kendileri bulunmak suretiyle sahitler huzurunda nikahlarini yaptirabilirler |
NIKAH ILE ILGILI MESELELER |
1 - Soru : Nikahin nasil yapilacagini tarif eden bir ayet ve hadis
var midir? Varsa bize anlatir misiniz? Cevap: Nikahin nasil yapilacagi veya Peygamber Efendimiz\'in (sav) nasil nikah
akdi yaptigi Buhari ve Müslim gibi muteber hadis kitaplarinda mevcuttur. Önce nikahla ilgili bir hutbe irad edilir. Daha sonra
tesbit edilen mehir üzerine ve sahitlerin huzurunda nikah akdi yapilir. 2 - Soru: Nikahin rüknü kaçtir ve Islami esasa
göre nikahin geçerliligi neye baglidir? Cevap: Nikahin rüknü, icap ve kabulden ibaret olmak üzere ikidir. Yapilacak
nikahin Islami ölçülere göre sahih sayilabilmesi için, kadin veya erkekten gelen evlenme teklifi de karsi tarafin kabulünü
ifade eden söz de mazi (geçmis zaman) sigasi ile söylenmelidir. Mesela, sahitlerin huzurunda \"Su kadar mehir karsiliginda
seni nikahladim\" dese, kadin da \"Kabul ettim\" diye karsilik verse, nikah akdi usulüne uygun biçimde yapilmis olur. Hiç
olmazsa icap ve kabulden birinin geçmis zaman ifadesi ile söylenmesi icap eder. Her iki söz, yani icap ve kabul, genis zaman
ifadesi ile \"Aliyor musun.\", \"Aliyorum\", \"Variyor musun?\", \"Variyorum\" denilmesi ile nikah akdi Islami esaslara göre
muteber olmaz 3- Netice Fetvalanndan: \"Nikah yapilan mecliste akdi yapan (kadin ve erkek)in ogullarindan baska
kimse bulunmasa, bahsi geçen nikah (sahih) olur\" (H.Ec. 1/25) Açiklama: Evlenen erkek ve kadinin daha önceki evliliklerinden
olma ogullari nikah sahidi olabilirler. Onlardan baska kimse bulunmasa bile onlarin sahitligi ile yapilacak nikah sahihtir. 4
- Ali Efendi Fetvalarindan: \"Sadece bir sahidin huzurunda yapilan nikah akdi sahih (ve muteber) olmaz\" (H.Ec. 1/25) 5
- Abdürrahim Fetvalarindan: \"Zeyd, küçük yastaki kizi Hind\'i hizmetçisi olan Amr\'a nikahladim dese, o da (aldim) kabul
ettim dese, Hind Amr\'in nikahlisi olur\" (H.Ec. 1/25) Açiklama: Nikah ve bosanmakla ilgili sözlerin sakasi olmaz.
Ciddisi de ciddi, sakasi da ciddi olarak kabul edilir. \"Aldim-vardim\" veya \"Verdim-aldim\" sözleri, iki sahidin huzurunda
söylenince akit yerine gelmis olur. \"Ben saka yapmistim, latife olarak söylemistim\" sözlerinin bir kiymeti olmaz. 5
- Soru: Tehditle yaptirilan nikah caiz olur mu? Cevap: Böyle bir zorlamanin dogru ve caiz olup olmamasi ayri bir husus
olmakla beraber, ikrah ile yapilan nikah sahih ve geçerlidir. Ancak erkegin, alacagi kiza küfv (denk) olmamasi halinde kadin
nikahi feshettirebilir. 6 - Soru: Benim ailem, normal bir sekilde Islamiyet\'i yasiyor. Ben ise ailemin üzerine evlenmek
istiyorum. Caiz midir, degil midir? Cevap: Sen birinin hakkini öde de ikincisini sonra düsün. Su zamanda, tek ailenin
bile Islami hükümlere göre sevk-ü idaresi güç iken, ikinci evlilige kalkmaniz ne cesaret! 7 - Soru: Bir kadinla bir
erkek, kendi aralarinda, erkek \"Ben seni aldim\" dese, kadin da \"Ben de kabul ettim\" dese nikah aktedilmis olur mu? Cevap:
Sahit bulunmadan kadin ve erkegin kendi aralannda \"Aldim, vardim\" demeleri ile nikah sahih degildir. Kadin ve erkegin kendi
aralannda konusmalari hiçbir deger ifade etmez. Iki erkek (veya bir erkek iki kadin) sahit huzurunda ve mehir tayin edilerek
ser\'i usul dairesinde nikah yapilmasi gerekir. 8 - Soru: Islam dini, evlenme yasini kaç olarak tesbit etmistir? Cevap:
Islam dininde kadin ve erkegin evlenmesi için bir yas tesbit edilmemistir. Bulug çagina ulasmis olmak yeterlidir. Bu is, sadece
yas isi degil, bas isidir. Erkegin kadina, kadinin da erkege karsi mali, bedeni ve ahlaki yönden karsilikli hak ve vazifelerini
bilip, bunlari zamaninda ve eksiksiz olarak yerine getirmeleri lazimdir. 9 - Soru: Bir kadinla yapilan nikahin fasid
oldugu sabit olsa, bununla hurmet-i musahere tahakkuk eder mi? Cevap: Fasid bir nikahtan dolayi hurmet-i müsahare meydana
gelmez. 10 - Soru: Fasid nikah, nasil bir nikahtir? Cevap: Hiç sahit olmadan veya tek sahitle yapilan nikah fasiddir. 11
- Ali Efendi Fetvalarindan: \"Sahih olan bir nikahta, gerdege girmeden önce kari ve kocadan biri ölecek olsa, hayatta
kalan es, ölene varis olur\" (H.Ec. 1/27) Açiklama: Nikah akdi yapilinca zevciyetin bütün haklari tahakkuk eder. Gerdege
girmis olmamak, mirastan hissesini almaya engel degildir. 12 - Behce Fetvalarindan: \"Henüz sünnet olmamis bir kimsenin
nikahlanmasi caiz olur\" (H.Ec. 1/26) Açiklama: Sünnet olmak ile nikahin geçerli sayilmasi arasinda bir baglanti yoktur.
Sünnet olmayi geciktirmek kerahet ise de, nikah akdinin geçerli sayilmasina engel teskil etmez. 13 - Abdürrahim Fetvalarindan:
\"Büyük yastaki Hind, kendi rizasi ile babasina vekil kilsa, erkek tarafindan da baska bir sahis vekalet ederek, nikah akdini
yapsalar sahih olur\" (H.Ec. 1/26) 14 - Soru: Nikahin akdi sirasinda erkek veya kadin, yapilan teklifi duysa, diger
taraf, onun kabulünü isitmeden bir is icabi odadan disari çiksa ve o disarida iken karsi taraf kabul ettigini açiklasa, bu
nikah akdi sahih olur mu? Cevap: Evlenecek kadin ve erkegin icap ve kabulü, ayni mecliste olmasi gerekir. Teklif bir
mecliste, kabul baska bir mecliste olursa nikah akdi sahih olmaz. Sorunuzdaki tablo, meclisin ihtilafini gerektirir durumdadir.
Bu itibarla nikah geçerli degildir. Farzedelim ki bir erkek ve kadin, yanlarinda iki tane sahit bulundugu halde, yaya veya
hayvana binmis olarak giderlerken nikah akdi yapsalar caiz olmaz. Icap ve kabulde meclis degisikligi oldugu için. Yürüyen
bir gemide meclis ittihadi bulundugu için yapilan akd caizdir. 15 - Behce Fetvalarindan: \"Iki kizi olan kimse (bunlardan
birinin) ismini anmadan, (kizlardan birine) isaretle tahsis etmeden kizimi sana nikahladim dese, nikah (yapilmis) olmaz\"
(H.Ec. 1/26) 16 - Soru: Baslik parasi çok agir oldugu için, dogudaki gençler, kiz kaçirmayi yeg tutuyorlar. Bir kizin,
anne ve babasindan izinsiz olarak kaçmasi caiz mi? Cevap: Bir kiz için böyle bir davranis asla caiz olmaz. Baslik parasinin
azi ve çogu haramdir. Sunu hatirlatmak isterim: Baslik haram diye, yanlisi esas alarak, baska bir yanlisi islemek dogru görülemez.
Zira batil ölçü olarak alinamaz. 17 - Soru: Bir erkek, hastaligi ve ihtiyarligi dolayisiyla, hanimina \"Ben hasta ve
yasliyim. Ailevi münasebetimiz olamiyor. Bana hakkini helal et\" dese ve bundan sonra iki sene kadar münasebette bulunmasalar
nikahlarina bir zarar gelir mi? Cevap: Nikaha gelecek zarar, bosamaya dair lafizlarla olur. Adem-i iktidarin nikaha
bir tesiri olmaz. Ancak, erkegin recüliyet kabiliyetinin olmayisi sebebiyle kadin dilerse ayrilma davasi açabilir ve hakimin
bosamasi ile sonuçlanacak davadan sonra ayrilik husule gelir. 18 - Soru: Nisanliyim. Henüz nikahim yok. Nikah yapilmasini
istiyorum. Kizin babasi istemiyor. Bunun vebali kimindir? Cevap: Herkes kendi isinden sorumludur. Nikahimiz olmadigi
için nisanliniz ile bir arada bulunamaz, nikahli gibi serbest hareket edemezsiniz. Kizin babasinin nikahi geciktirmesi, size
haklilik kazandirmaz. 19 - Behce Fetvalarindan: \"Zeyd\'in nikahladigi kadin, nikah vaktinden itibaren dört aydan
daha az bir zamanda, uzuvlari belirmis çocuk düserse nikah fasid olur\" (H.Ec. c. 1/26) Açiklama: Çocuk, ana karninda
dört ay on gün olunca canlanir. Bu zamana kadar uzuvlari tamamen tesekkül eder. Dört aydan daha kisa bir zamanda vücut uzuvlari
tamamlanmis bir çocugun düsmesi, bu hamileligin ilk kocadan olmasini gerektirir. Böyle olunca doguma kadar iddet beklemesi
icap ederdi. Iddet dolmadan önce yapilmis oldugu için de nikah fasid olur. Zira iddet sirasinda nikahin eseri onun üzerinde
devam etmektedir. Bu sebeple, baskasina nikahlanmasi haramdir. Yapilan nikah da fasid olur. 20 - Soru: Halkin konusmasi
sirasinda duyuyoruz: Otuz iki farzi bilmeyen kimsenin nikahinin kiyilmayacagi söyleniyor. Bu iddia dogru mu? Cevap:
Bu söz, yetisen nesilleri, dinibilgileri ögrenmeye zorlamak için ve onlari dini meselelerde cahil kalmaktan korumak ve korkutmak
için basvurulmus bir yoldur. Fakat, otuz iki farzi sayamayan bir kimsenin Müslüman sayilmamasi ve nikahinin kiyilmamasi, ilmi
ve fikhi yönden dogru görülmemektedir. Nikahinin akdini isteyen bir kimsenin kelime-i sehadet getirmesi ve iman-i icmali ile
inanmis olmasi, kendisine karsi her türlü Islami muamelenin uygulanmasi için yeterlidir. Halki dini cehaletten korumak için
bu gibi korkutmalardan faydalanmak bir yere kadar mesru görülür, fakat nikahinin kiyilmamasma varacak kadar asiriya götürmemelidir. 21
- Soru: Bekar bir kimse, \"Eger su isi yaparsam, evlenecek oldugum ilk kadin, üç talak ile bos olsun\" dese, sonra da o isi
yapmis olsa, bu kimseye ne lazim gelir? Ilk olarak evlenecegi kadinin bos olmasi için zifafa gitmeleri sart midir? Yoksa sadece
nikahlanmakla talak vaki olur mu? Artik sahih bir nikah ile baska bir kadinla evlenmesi caiz olur mu? Cevap:
Nikahlayacagi ilk kadin, üç talak ile bos olur. Çünkü, belirli olmayan bir kadin hakkinda talak-i talikta bulunmak halinde
sart manasinin bulunmasi kafidir. O isi yapinca ilk alacagi kadin üç talakla derhal bos olur. Bu talak-i talik, atide vukubulacak
bir nikaha izafe edilmis olmaktadir. Talak-i talikin sarti yerine gelmis olmakta ve alacagi kadin derhal bos düsmektedir.
Bosanmanin tahakkuk etmesi için zifaf sart degildir. Zira talak zifafa talik edilmis olmayip, mutlak evlilige baglanmis olmaktadir.
Nikah akdini takiben talak vaki olur. Artik ondan sonra baska bir kadinla evlenmesi sahih olur. (Hukuk-i Islamiyye ve Istilahat-i
Fikhiyye Kamusu, c. 2, s. 245-246, madde: 177 ve 181) 22 - Soru: Bir kimse, yaninda kalan annesi ile karisinin arasinda
çikan münakasadan dolayi sinirlenip \"Ben seni istemiyorum\" veya \"Ben seni bosadim\" dese dini hüküm nedir? Cevap:
Istemiyorum, sözü ile bosanmanin vukuu erkegin bu sözü sarfederken, bosanmaya niyet etmis olmasina baglidir. Fakat diger sözde
niyet bulunsun veya bulunmasin, bosanma tahakkuk eder. 23 - Soru: Dini nikahla evlenen bir genç, henüz iki aylik evli
iken, aralannda geçimsizlik çikmasi sebebiyle karisini bosadi. Bundan bir müddet sonra da askere gitti. Kayinpederi zina davasi
açti ve mahkeme neticesinde bu genç sekiz sene hapse mahkum oldu. Terhis olup gelince bu genç cezayi agir görüp, bosadigi
kadini tekrar resmi nikahla aldi ve cezadan kurtuldu. Yeni bir nikahla bu evlilik mesru mudur? Cevap: Bir erkegin
kadini üç defa bosama hakki vardir. Bunlardan birinci ve ikinci bosamadan sonra tekrar nikahlamasi caizdir. Fakat üçüncü defa
bosayacak olursa hülle yapilmadikça artik onunla evlenemez. 24 - Soru: Resmi nikah kafi midir? Ayrica dini nikah gerekir
mi? Cevap: Resmi nikah yapildiktan sonra dini bir nikah akdi yaptirmayi katiyyen ihmal etmemelidir. Bu yolda hareket
etmek, kanunen \"suç\" degil, dinen yerinde bir davranistir. 25 - Soru: Iki bayram arasinda nikah yapilmasi caiz degildir,
diyorlar. Böyle bir durum var midir? Cevap: \"Halk arasinda dolasan bu iddianin akla ve dine uyan bir tarafi
yoktur. Iki bayram arasi nikah kiyilamayacagi ve dügün yapilamayacagi hakkinda halk arasinda yaygin haldeki itikat (inanç)
batildir. Islami cihetten bu iddianin hiçbir dayanagi yoktur. Bilakis, Peygamber Efendimiz\'in (sav), Hz. Aise (ra) ile nikahlanmasi
ve zifafa girmesi Sevval ayinda olmustur. Bu itibarla, nikah ve dügünlerin Sevval ayinda yapilmasi müstehabtir. (Müslim, c.
4, s. 142) Bu yanlis inanç, tarihi kaynaklarin tetkikinde görülmektedir ki, Islamiyet\'in zuhurundan önce Arabistan\'da
bir Sevval ayinda \"veba\" hastaligi zuhur etmis. Bu hastalik, pek çok kimsenin ölümüne ve zarara ugramasina sebep oldugu
için hastaligin meydana geldigi Sevval ayi bundan böyle halk arasinda ugursuz telakki edilegelmistir. (Asr-i Saadet Tarihi
c. 5, s. 36-3) Maalesef bu batil itikad günümüze kadar ulasmis ve bazi kafalarda yasama imkani bulmaktadir. Gerçi
halk arasinda \"Bayram cuma gününe tesadüf ederse, cuma ile bayram namazlari arasinda nikah yapmaya yetecek kadar bîr zaman
kalmayacagi için böyle söylenmistir\" seklinde bir tevil varsa da, bu sözün de ilmi bir dayanagi ve dini bakimdan bir kiymeti
yoktur. 25 - Soru: Nikahi imamin kiymasi sart midir? Cevap: Böyle bir sart yoktur. Iki sahidin huzurunda herhangi
bir kimsenin bu akdi yapmasi mümkündür. 26 - Netice Fetvalarindan: \"Hind, kendisini bosamis bulunan kocasina, Allah
ile ahdim olsun, bir daha kendimi sana nikahlamam\" deyip (sonra) gene evlenmis olsa, nikah sahih olup keffareti yemin lazim
gelir\" (H.Ec. 1/29) 27 - Ibni Nüceym Fetvalarindan: \"Bulug çagina ermis bir kiz, kendisinin de hazir bulundugu
bir mecliste babasi onu bir erkege nikahlasa, o da sükut etse nikahi kiyilmis olur\" (H.Ec. 1/32) Açiklama: Kadinin
mecliste hazir olmasi, benim haberim yoktu, demesini önler. Sükutu ise \"riza\"ve \"ikrar\" manasini tazannum eder. Zira \"Mar\'id-i
hacette sükut ikrardan sayilir.\" Balige oldugu için de ilerde nikahi fethettirmeye salahiyeti kalmaz. 28 - Behce Fetvalarindan:
Hind, ben senin nikahli (karin)im diye Zeyd\'den dava edip o da inkar etse, sonra her ikisi birbirini dogrulamis olsalar nikah
sabit olmaz\" (H.Ec. 1/32) 29 - Soru: Kocasi gurbete gidip iki sene karisini ziyarete gelmese, erkeklik hukukunu ifa
etmediginden, kadin baska bir kocaya varma hakkina sahip midir? Halk arasinda böyle (sapik) bir inanç var. Bunun dini hükmü
nedir? Cevap: Bir kadin, kocasinin ölümüne dair sahitlerin beyanina dayali bir haber almadikça veya kocasi tarafindan
bosanmadikça, kocasinin iki sene gelmemesini bahane ederek baska birine varma hakkina asla sahip degildir. Aksi halde zina
etmis olur. Kocasinin onu bu derece ihmal etmesi dinimizce dogru olmamakla beraber, \"O beni ihmal ediyor\" diyerek, kadinin
baska bir adama varmaya kalkismasi da dogru degildir. Gerek ferdi, gerekse içtimai meselelerde batil bir sey kiyas noktasi
olamaz. 30 - Netice Fetvalarindan: \"Bulug çagina ulasmis bulunan Hind, kendisini birine nikahladiktan sonra, baska
bir erkege daha nikahlasa ikinci akid sahih olmaz\" (H.Ec. 1/29) Açiklama: Bir kadin, ancak bir erkegin hanimi olarak
nikahlanabilir. Iki erkegin ortak karisi olarak evlilik sekli, cahiliyet kalintisi bir davranistir. Böyle bir halin vuku buldugu
farzedilse, geçerli olan, ilk yapilan nikahtir, ikincisinin hiçbir degeri ve hükmü yoktur |
DÜGÜN |
1 - Soru: Davul zurna ve saz ile dügün yapmayi yasaklayan bir ayet
veya bir hadis var mi? Cevap: \"Yapilan nikahi ve dügünü ilan maksadi ile def veya davul çalmak, Peygamber Efendimiz
tarafindan emredilmistir. Evvela bu bahisteki Hadis-i Seriflerden bir kaçini nakledip sonra bu husustaki meselenin bugünkü
seklini tahlil etmek isteriz. 1- \"Nikahi ilan ediniz. Nikah akdini mescidde yapiniz ve onun (duyurulmasi) için defleri
çaliniz\" (et-Tac c. 2, s. 275) 2- \"Nikahta helal ile haram arasini ayirmak def ile sestir\" (îbni Mace c. l, s.300) 3-
Hz. Aise, Es\'ad bin Zürare\'nin yetim kalmis kizi Fariga\'yi himayesine alip büyütmüstü. Yetistiginde onu ensardan Nebit
bin Cabir ile evlendirmisti. Resul-i Ekrem: \"Ya Aise, sizin çalginiz yok mu? Ensar çalgidan cidden hoslanirlar\" buyurdu.
Diger bir rivayette de: \"Def çalacak, sarki söyleyecek bir cariye gönderdiniz mi?\" buyurdu. Hz Aise: \"Ey Allah\'in Resulü,
o ne söyleyecek\" dedi. Efendimiz: \"Size geldik size geldik. Bizi selamlayin size selam verelim\" desin, buyurdu, (et-tac
c. 2, s. 275) 4- Halid bin Zekvaan, Rubeyyi binti Muavviz\'den söyle rivayet etmistir: \"Dügünümüz oldugu
zaman Resulullah (sav) Efendimiz evimize geldi ve senin oturdugun minder üzerine oturdu. Küçük yastaki kiz çocuklari deflerini
çaliyorlar ve Bedir harbinde sehid düsen atalarimizi dile getiriyorlardi. Onlardan biri, \"Aramizda yarin bilen Peygamber
var\" deyince, Resulullah (sav) ona buyurdular ki: \"Bu gibi sözler söyleme, sus! Daha önce dediklerini söyle\" (meye bak)!\"
(Tuhfet-ül-Ahvezi, c. 4, s. 211-212) Resulullah (sav) Efendimizin asrinda yapilan dügünlerde çalinan def ve
davul ile bugünkü dügünlerde çalinan telli, zilli ve nefesli çalgilar arasinda birçok farklar bulunmaktadir. Söyle ki: a)
O gün çalinan defin kenarlarinda \"zil\" yoktu. Zira zilli olana def adi verilmeyip \"Mizher\" denilmektedir. (Tecrid-i Sarih
Tercemesi, s. 3, s. 205) b) O sirada çalinan davulun beraberinde zurna ve girnata gibi nefesli çalgilar
bulunmazdi. c) O devirde def ve davul, sadece ilan maksadi ile çalinmakta idi. \"Nikahi ilan ediniz\"
hadis-i serifi bunu açikça ortaya koymaktadir. Ilana yardimci olmasi için nikah akdinin, mescidde yapilmasi da bunu göstermektedir. Nikahi
zinadan ayiran hususun def ve ses oldugunun açiklanmasi, def çalmaktan güdülen gayeyi gün isigina çikarmaktadir. d)
Dügün, sevinmeyi gerektiren bir cemiyet oldugu için, sehveti tahrik edecek bir mana tasimayan siirlerin, sesli olarak söylenmeye
müsaade olunmustur. Söylenecek sarki ve türkülere bir ölçü olmak üzere, Hz. Aise validemizin büyüttügü kizin dügününde söylenmesi
tavsiye edilen beyiti misal olarak zikredebiliriz. Rubeyyi binti Muavviz\'in dügününde, sarki olarak Bedir
harbinde sehid düsen ashabin kahramanliklarini dile getiren siirlerin söylenildigi görülmektedir. Zamanimizin
sehveti tahrik eden, edebe aykiri ifadeler tasiyan sarkilari, asr-i saadette söylenenlere hiç benzememektedir. (Tuhfet\'ül-Ahvezi
c. 4, s. 212) Bugün çalinan deflerin kenarlarinda zil, davulun refakatinde zurna veya buna benzer nefesli çalgilar
bulunmaktadir. Birçok dügünlerde müskirat içilmekte ve naralar atilmaktadir. Kadinlarin, erkeklerin oyunlarini
seyretmelerinde beis görmeyen bazi ilim erbabi, Mescid-i Nebevi\'de harbe ile oynayan Habesistanlilari, Hz. Aise validemizin
seyretmesini delil olarak göstermekteydiler. Ancak, durum sandiklarindan farkli bulunmaktadir. Imam Sa\'rani bu vakanin hicap
ayeti gelmezden önce cereyan ettigini açiklamaktadir. (Kesf\'ul-gumme c. 2, s. 304) Bu hususta varid olan hadis-i
serifleri ve saadet asri ile zamanimizdaki farklari inceledikten sonra bu bahiste verilecek hükmü fikih kitaplarina birakalim. Nikahin
ilani zina töhmetini tamamen ortadan kaldirmak için yapildigindan dolayi, defin zilsiz olmasi vacibtir. (Fetava-i Giyasiye,
s. 109) Çalginin haram oldugunda bir hilaf yoktur. Lakin haram olan seylerden uzak kalirsa, dügünlerde ve bayramlarda
birazcik (def ve ses) caiz görülmüstür. (Feteva-i Hamidiye c. 2/304) Sadece ilan için dügün gecesi def çalmakta
beis yoktur. (Fetava-i Kadihan c.3,s. 117) Sadece ilan için dügün gecesi def çalmakta beis yoktur. (Fetava-i
Kadihan c.3,s. 405) Meseleyi hülasa etmek gerekirse, bu husustaki hükümler üç kisimdir: Cevaz: Içki
ve kadin alemleri kurulmaz, sarkilarda nefsani hisleri tahrik edici ifadeler bulunmaz ise, dügünlerde ilan maksadi ile def
çalmak caiz görülmektedir. Kerahet: Dügünlerde çalinmakla beraber, defte zil, davulun
refakatinde zurna bulunursa mekruhtur. Haram: Dügün ve bayramlarin disinda, herhangi bir zaruret
bulunmadigi için haramdir. (Ibni Abidin c. 5, s. 304) Bu sebeple, Ibni Ömer (ra) bir davul sesi duydu da kulaklarini
tikadi ve bunu üç defa tekrarladiktan sonra: \"Resulullah da böyle yapardi\" dedi. (Ibni Mace c. l, s. 300) 2 - Soru:
Bizim buradaki dügünler çalgili oluyor. Dügün evine hediye alip vardigimizda yemek yedirirler. Çalgili oldugu için bu yemek
haram midir? Cevap: Içki ve çalgi ile yapilan dügün, Islami esaslara uymadigi için, davete icabet etmeniz gerekmez.
Hediyesini gönderir ve mazeret beyan ederek içkili sofralara oturmazsiniz. Içki olmayan ve fakat çalgi çalinan dügünde, çalgi
sesinin ulasmadigi yerde yemek yiyebilirsiniz. Bir mü\'min, nimeti yerken, Rezzak-i alemi tefekkür eder ve Rabbinin adini
anar ise, yedigi her lokma ile kalbine bir feyzin akisini yakinen hisseder. Çalgi bulunan yerde nefsani duygular harekete
geçer. Buna karsilik Rahmani hisler tikanikliga ugrar. Bu bakimdan içkili ve çalgili yerden uzak kalmaya gayret gösteriniz. 3
- Soru: Herhangi bir dügünde bugünkü bildigimiz mehter takimini getirmekte bir mahzur var midir? Cevap: Mehter, destanlasmis
kahramanlik siirlerini dile getiren ve mazimizi hale aksettiren bir husus olarak ele alinacak olursa, bir mahzur yoktur. Ancak,
onu seyrederken kadin ve erkek bir arada olmamali, mehtere bakacagim derken kalabalik arasindaki erkeklere bakma yoluna gitmemelidir. 4
- Soru: Bir Müslüman, kafir bir kimsenin dügününe, dogum günü kutlama merasimine veya yilbasi eglencelerine davet edilse,
o Müslüman da gidip \"Mübarek olsun\" dese, \"Tebrik ederim\" dese, Allah (cc) yaninda bu Müslüman sorumlu olur mu ve bu yüzden
imani zayi olur mu? Cevap: Bir Müslüman, Islam\'a uygun olarak yapilmayan bir toplantiya gidemez, gitmemelidir. O cemiyet
sahibi Müslüman da olsa hüküm budur. Fakat böyle bir hareketi küfrüne sebep olarak gösterilemez 5 - Soru: Iki gencin
evliligi sadece cinsi münasebet için midir? Cevap: Hayir. Allah\'in (cc) emri olan evlilik vazifesini yerine getirmek,
dinin bekçiligini yapacak ve memlekete hizmet edecek inanç ve suurda evlat yetistirmek içindir. 6 - Soru: Davulla yapilan
bir dügünde \"Hayirli olsun\" demekte bir mahzur var midir? Cevap: Hayirli olmasi duasi, evlenme isine sarf olunmaktadir.
Yoksa çalginin hayirli olmasina kimsenin dua etmesi düsünülemez. Bu sebeple bir mahzur olmaz. 7 - Soru: Dügün merasimlerinde,
bilhassa gelinin oglan evine geldigi sirada silah atiliyor. Bu davranis dogru mudur? Cevap: Israf ve faydasiz oldugu
için dogru degildir. Kazaya sebep de olabilmektedir. 8 - Soru: Gelinin ata binmesinin peygamberler zamanindan kaldigini
iddia edenler var. Gelin, at, deve ve sair hayvanlar üzerinde götürülecek olursa dogru mudur? Bu hususta Islami gelenek var
mi? Cevap: Peygamber Efendimiz (sav), kizi Fatima\'yi (ra) gelin ederken kir renkli bir deveye bindirmis ve devenin
ipini Salman-i Farisi\'nin (ra) eline verip Hz. Ali\'nin (ra) evine göndermistir. Buna kiyasla gelinin ata binmesi mesru bulunmaktadir.
Taksiye bindirilerek yeni kurulan yuvasina gönderilmesinde de hiçbir mahzur yoktur. 9 - Soru: Içki verilecegi daha evvelden
bilinen bir dügün davetine, bir gün önceden gidilip yemek yenilebilir mi? Cevap: Allah\'in (cc) emrini dinlemeyen,
haram kildigi seyden kaçmayan bir fasikin davetine gitmemek daha münasiptir. Her Müslüman böyle davete gitmeyecek olursa,
kötüleri dize getirmek imkani dogar. Hediyenizi verip dönünüz ve onu sarhoslarla basbasa terkediniz. 10 - Soru: Ilahi
ve mevlid ile yapilan bir dügünde, önceden dini nikahi yapilan bir damadin gelin getirilirken onun yanina binmesinde bir mahzur
var mi? Cevap: Nikahlisi olduguna göre bir mahzuru yoktur. Ancak, Avrupa adetlerine özenmeyip dini ve milli örf ve
adetlerimize riayet edilmesi daha münasiptir. 11 - Soru: Içkili lokantada içki verilmemek suretiyle yapilan bir davete
icabet olur mu? (Diger vakitlerde ayni lokantada içki satilmakta ve içilmektedir) Cevap: \"Töhmetli mevziler (e girmek)den
sakininiz\" Hadis-i Serifi ile amel etmis olmak için böyle bir lokantaya girip yemek yememeli ve orada yapilan bir davete
icabet etmemelidir. Zira, \"Kim fasika yardim ederse dinin yikilmasina yardim etmistir\" Hadisi geregince, dinimizin yasak
kildigi seyleri dinlemeyen kimsenin para kazanmasina ve maddeten kalkinmasina yardim edilmis olur. 12 - Soru: Bizim
köyümüzde haci daveti, dügün daveti oldugunda camide mevlid okutulur, onu takiben namaz kilinir. Namazdan sonra, sofralar
gelir ve bazi camideki cemaate cami içinde yemek verilir. Bazi kimseler bunun caiz olmadigini söylemektedirler. Siz ne dersiniz? Cevap:
Itikaf için camide kalan sahistan baska kimselerin camide yemek yemeleri ve yatip uyumalari mekruh görülmüstür. Aslolan hüküm
budur. Yerlesmis adetleri söküp kaldirmak kolay olmamaktadir. Sayet sizin köyün bu adetini kaldirmaniz kolay mümkün olamazsa
ve cami içinde yemek yeme ve ziyafet verme isine devam edilecek olursa söyle bir yol takip edilmesi münasip olur: Camiye giren
kimseler, nafile itikaf niyeti ile girmelidirler. Içeri girince bir müddet Allah\'i (cc) zikr etmeli, namaz kilmali ve ondan
sonra bu ziyafete oturulmalidir. Çikar yol ve dini müsaade ancak böyle olur. (Fetava-i Hindiye, c. 5. s. 321) 13 - Soru:
Bazi köylerde yapilan dügünde çeyiz (cihaz)esyasi bir odaya asilip sergilenmektedir. Gelip giden ziyaretçiler de buna bakmaktadirlar.
Böyle bir adetin yapilmasi dinen mahzurlu mudur? Cevap: Yeni yetisen kizlarin evlenip yuva kurmaya heveslendirilmesi
noktasinda ele alinacak olursa mubahtir. Tefahur için yapilacak olursa haramdir. 14 - Soru: Yeni evlenildigi gün, gerdege
girince iki rekat namaz kilinir diyorlar. Bu ne için kilinir? Cevap: Efendimiz (sav), Hz. Ali (ra) ve kerimesine bu
namazi kilmalarini tavsiye etmistir. Bu sebeple sünnet olmaktadir. |
TALAK (BOSANMA) |
1 - Behce Fetvalarindan: \"Üç tane karisi bulunan Zeyd, üçüncü
hanimina hitaben, eger diger hanimlarim ile cinsi mukarenette bulunursam üç talakla bos ol, dese ve dört ay cima etmese, ila
vaki olup diger zevceleri (talak-i bayinle) ayrilmis olurlar\" (H.Ec. 1/66) Açiklama: Ila, bir erkegin, zevcesiyle cinsi
mukarenette bulunmamak için yaptigi yemin-i mahsusa denilmektedir. Bu yemin, ilanin rüknünü teskil etmektedir. Ila\'nin rüknü,
karisi ile cima etmekten nefsini men etmeye delalet eden ve Allah Teala\'ya yemin ile, yahut talak ve köle azad etmek gibi
külfeti gerektiren bir seye talik suretiyle yeminle tekid edilmis bulunan, belirli veye müebbed bir zamanla kayitli veya hiçbir
zamanla kayitlanmamis bir tabirden ibarettir. Bir kimse karisina hitaben, \"Vallahi ben seninle dört ay cinsi mukarenette
bulunmayacagim veya ben seninle cinsi mukarenette bulunursam su köle azad olsun\" dese, ila münakid olur. Fakirlere iki
lira vermeye veya nefse agir gelmeyecek iki rekat namaz kilmaya talik suretiyle yapilacak olan bir ila muteber degildir. Hiçbir
yemine dayanmaksizin, sadece karisina cinsi mukarenette bulunmamakla da ila tahakkuk etmez. Çünkü ila\'nin rüknü olan yemin
bulunmamis olur. Ila\'nin tahakkuk etmesi için birtakim sartlar vardir. Söyle ki: 1- Ila\'da bulunan koca akilli
ve bulug çagina erismis olmalidir. 2- Ila, nikahli bir kadin hakkinda yapilmali ve nikah mülküne izafe edilmelidir. 3-
Cinsi mukarenetten nefsini engelleme hakkinda müddet ya tayin edilmeyip mutlak birakmali veya hür zevce hakkinda en az dört
ay bir zaman olmalidir. 4, Ila, yalniz tenasül uzvu yoluyla yaklasma hakkinda olmalidir. Binaenaleyh, baska bir uzva yaklasmaktan
nefsi engellemeyi ifade eden herhangi bir yemin ile ila vücuda gelmez. Çünkü bu takdirde ila\'nin rüknü bulunmamis olur. 5-
Ila\'da nefsi engelleme hususu, yalniz cinsi yaklasma hakkinda olmalidir. Mesela bir kere karima yaklasirsam veya onu yatagima
çagirirsam benden bos olsun dese, bununla ila vücuda gelmez. Sadece talaki bir sarta baglama ifadesi kullanilmis olur. 6-
Yapilacak ila\'da zevce ile baskasinin arasi toplanmamis olmalidir. Mesela, bir kimse karisi ile beraber yabanci bir kadina
yaklasmayacagina dair yemin etse, bununla ila vücuda gelmez. 7- Ila, mekanla kayitlanmamis olmalidir. Mesela, filan sehirde
veya falan evde karisi ile cinsi mükarenette bulunmayacagina dair yemin etse bu sözle ila tahukkuk etmez. 8- Ta\'lik suretiyle
yapilan ila\'da üzerine yemin edilen sart, külfeti gerektiren ve bir seyi yapmak veya yapmamak için yemin edene kuvvet verebilecek
islerden sayilir olmalidir. 2 - Soru: Talak kaç kisimdir? Ve ne demek olduklarini açiklar misiniz? Cevap: Talak,
bain ve ric\'i kisimlarina ayrilir. Ayrica itabi gerektirecek bir surette vuku bulup bulmamasina göre \"Talak-i bid\'i\" ve
\"Talak-i sünni\" adlari ile ikiye taksim olunmustur. Bosamada kullanilan lafzin sarih olup olmamasina göre de \"Talak-i sarih\"
ve \"Talak-i bilkinaye\" adini almaktadir. Talakin bir sarta baglanmis olup olmamasina göre de ikiye ayrilir. Yani söylenen
söz ile bosama hemen vaki oluyorsa \"Talak-i müneccez\", herhangi bir sarta baglanmissa \"Talak-i ta\'lik\" denilir. Bundan
baska, bir zamana izafe edilen talaka \"Talak-i muzaf adi verilir. Karisinin miras almasindan kaçinmak için ölüm hastaligi
zamaninda yapacagi bosamaya \"Talak-i far\" ismi verilmistir. Asil veya vekil olmayan bir sahsin yapacagi bos-maya da \"Talak-i
fuzuli\" denir. 3 - Soru: Talakin siniflandirilmasi yapilirken \"Talak-i hasen\" veya \"Talak-i ahsen\" ibaresine tesadüf
ediyoruz. Bir yuvanin yikilmasina ve aile baglarinin kopmasina sebep olan hadisenin güzel diye sifatlanmasini nasil izah edersiniz? Cevap:
Talakin sifatlari arasinda görülen \"Hasen\" tabiri, bosanma isinin güzel görülmesinden degil, talak-i bid\'iye nisbetle bu
isim verilmis bulunmaktadir. Bosanma isinin bid\'at olan bir sekilde degil de, sünnete uygun biçimde yapilmis olmasindan dolayi
bu isim verilmis olmaktadir. 4 - Soru: Talak-i bayin ile bosanmis bulunan bir kadinin, kendisini bosayan kocasi ölse
onu yikayabilir mi? Cevap: Talak-i bayinde kadin ile erkek arasinda zevciyyet baglari kopmus olacagindan kadin onu
yikayamaz. Fakat, talak-i ric\'i ile bosamis olmasi halinde, iddet henüz dolmamis ise, kadin kendisini bosayan kocasini yikayabilir.
Çünkü, iddet devam ettigi müddetçe, zevciyyetin eserleri devam etmektedir. 5 - Soru: Içki içenin karisi, otomatikman
bos olur, diyorlar. Dogru mu? Hangi hallerde bos oldugunu anlatan bir kitap tanitir misiniz Cevap: Kisinin agzindan
nikahi ortadan kaldiran bir lafiz çikmadikça karisi bos olmaz. Içkinin günahi ayri bir sey, talakin vaki olmasi ayri bir husustur.
Bunlari birbirinden ayri olarak incelemeli ve karistirmamalidir. Ö.Nasuhi Bilmen\'in Hukuk-i Islamiyye ve Istilahat-i Fikhiyye
Kamusu\'nun 2. cildinin bosama hükümleriyle ilgili bahsini tetkik edebilirsiniz. 6 - Behce Fetvalarindan: \"Zeyd,
halvet-i sahihada bulunup, gerdege girmedigi karisini bosayip da iddeti içinde müracaat dilese, müracaata güçlü (ve salahiyetli)
olmaz\" (H.Ec. 1/61) Açiklama: Talaklar, bosanan kadinin rizasina dayanmaksizin nikahin iade edilip edilememesi bakimindan
\"Ric\'i\" ve \"Bain\" nevilerine ayrilir. Bir bosanmanin ric\'i olabilmesi alti sartin bulunmasina baglidir. Aksi halde talak-i
bain meydana gelmis olur. Bahsi geçen sartlar: 1 - Bosama, nikahladigi kadinla cinsi mukarenette bulunduktan sonra vuku
bulmus olmalidir. Halvet-i sahiha bu hususta cinsi yaklasma hükmün-de degildir. 2- Bosama, sarahaten veya isareten üç adedine
yaklasmis olmamalidir. 3- Bosama, beynuneti (ayrilik) gerektirmeyen bir lafizla yapilmis olmalidir. 4- Bosanma, beynunete
dalalet eden bir sifatla tavsif edilmemis olmalidir. 5- Bosanma, gerek büyük gerekse küçük bir seye benzetilmemis olmalidir. 6-
Bosanma bir ivaza yaklastirilmamis olmalidir. Bu fetvada birinci sart bulunmadigi için yapilan bosama bayin
talaki olmus bulundugundan, nikahin iadesi müracaat suretiyle degil, yeniden sahitler huzurunda nikah yapmak suretiyle olabilir. Evlenen
kadin ve erkek, devamli geçinmek üzere nikah akdini yaparlar. Asil bu olmakla beraber, bazi ahvalde bu akdin kaldirilmasi
zarureti dogar. Hastalik, geçimsizlik ve ahlaki sebeplerden biri ile nikah akdinin kaldirilmasi yoluna gidilir. Nefsani bir
arzu ile kadin alip bosamak, Efendimiz\'in (sav) lanetledigi bir davranistir. Ayrilik, mutlaka dine uygun bir mazerete dayandirilmak
ve Peygamber Efendimiz\'in (sav) \"Bosanma helalin en sevimsizidir\" tembihi unutulmamalidir. 7 - Soru: Ailesini talak-i
bayinle bosayan bir kimse Saffi mezhebine geçebilir mi? Cevap: Karisini talak-i bayinle bosamasi sebebiyle, mezhebini
yenilemek yerine nikahini yenilemek gerekir. Hanefi mezhebinde cevabi bulunamayan bir husus degildir ki, meselenin halli için
diger mezheplere müracaat zarureti olsun. 8 - Soru: Bir erkek, hangi hallerde karisini bosayabilir? Cevap: Iffetsizlikle
suçlanacak bir halde bulunmasi, bütün uyarmalara ragmen dini emirleri yerine getirmemekte israr etmesi gibi hallerde bosama
yoluna gidilebilir. Ancak bunu son çare olarak düsünmelidir. 9 - Ali Efendi Fetvalarindan: \"Zeyd, Hind\'i nikahlayacagi
sirada, bosama isi Hind\'in dinde olmak üzere evlense, Hind kendi nefsini bosamaya güçlü (ve salahiyetli) olur\" (H.Ec. 1/56) Açiklama:
Koca, bosama isini, alacagi kadinin eline vermekle, kadin kocasi adina, kendisini bosama salahiyetine sahip olmaktadir. Diledigi
zaman bu salahiyeti kullanabilir. 10 - Netice Fetvalarindan: \"Zeyd, ölüm hastaligi sirasinda karisini talak-i bayin
ile bosayip iddeti tamam olmadan ölse, Hind varis olur\" (H.Ec. 1/62) 11 - Soru: Evli olan bir erkek, bir kadinla zina
ettigi zaman zina edenin nikahi izale olur mu?\" Cevap: Nikahin izalesi, zina ile degil, bosama ile alakali bir sözün
agizdan çikmasi ile olur. 12 - Soru: Ailesine herhangi bir sebepten dolayi üçten dokuza sart yapsa bunun hilesi var
mi, nasildir? Cevap: Bunun ser\'i yönden çaresi söyledir: O sarta baglanmis isi yapmadan önce karisini bir talakla
bosar ve bu bosamanin üzerinden üç hayiz görüp temizlenecek zaman geçer. Daha sonra o is yapilir. Ondan sonra kadin yeni bir
nikah ile nikahlanir. (Ibni Abidin\'in 2. cildinde Talak-i Talik bahsine ve bir de Ömer Nasuhi Bilmen\'in Hukuk-i Islamiyye
ve Istilahat-i Fikhiyye Kamusu\'nun c. 2, s. 247\'de madde 183\'e bakiniz) 13 - Soru: Müslamanligin sartina göre, bir
erkek karisindan 40 gün ayri kalsa ailesi bos düsermis. Bu iddiaya siz ne dersiniz? Cevap: Bu iddia, zirva ve uydurma
bir laftir. Ilmi ve dini bakimdan hiçbir dayanagi yoktur. Agizdan \"bosamak\" sözü çikmadiktan sonra degil kirk gün, kirk
hafta veya kirk ay bile geçse nikahina asla bir zarar gelmez. 14 - Netice Fetvalarindan: \"Nikahin son bulmasi,
nikah akdinin üç defa yapilmasi ile degil, talakin üç defa vuku bulmasi ile olur\" (H.Ec. 1/61) 15 - Behce Fetvalarindan:
\"Zeyd, talak-i ric\'i ile bosadigi kadinin bulunmadigi bir sirada, \"Karim falana müracaat ettim\" deyip de sözünü sahitlendirse
müracaat etmis olur\" (H.Ec. 1/61) Açiklama: Talak-i ric\'inin hükmü, iddet dolmadan önce kocanin zevcesine dönüs yapabilmelidir.
Diger bir ifade ile, nikahi devam ettirebilmesidir. Bir erkek, talak-i ric\'i ile bosadigi karisina, iddeti içinde
belirli lafizlardan biri ile sözlü müracaat edebilecegi gibi, cinsi mukarenet, sehvetle dokunma veya öpme gibi davranisla
fiilen de müracaat yapabilir. Sözlü müracaat, \"Sana müracaat ettim,\" Sana rücu ettim\", \"Seni kendime reddettim\",
\"Karimi imsak ettim\" gibi sarih tabirlerden biri ile yapilabilecegi gibi, \"Sen zevcemsin\" ve \"Sen benim yanimda oldugun
gibisin\" seklinde kinai lafizlarla da yapilabilir. Ric\'atin fiille olanina gelince, hürmet-i musahareyi gerektiren
herhangi bir isle tahakkuk eder. Bir kimse, talak-i ric\'i ile bosadigi ve iddeti devam eden kadini öpse veya cinsi mukarenette
bulunsa müracaati hasil olur. 16 - Feyziye Fetvalarindan: \"Talak-i ric\'i yolu ile yapilan bosamada iddet tamam
olduktan sonra, nikah yapilmadan cinsi mukarenet yapilamaz\" (H.Ec. 1/68) Açiklama: Talak-i ric\'ide iddet üç hayizdir.
Erkek, bu müddet içerisinde karisina müracaat etmezse, talak, bayine dönüsmüs olur. Bu sebeple sahitler huzurunda dini esaslara
uygun olarak nikah yapilmadikça zevciyyet muamelesi helal olmaz. 17 - Ali Efendi Fetvalarindan: \"Mecnunun bosamasi
vaki (ve geçerli) olmaz\" (H.Ec. 1/52) Açiklama: Talakin vukuunun sartlarindan biri de, kocanin bosamaya ehil (uyanik ve
mükellef) olmasidir, bu sebeple delinin, çocugun ve uyuyan kimsenin talaki vaki olmaz. 18 - Ali Efendi Fetvalarindan:
\"Uyayan kimsenin, uyku halinde (söyledigi) bosadim sözü, sahih (ve geçerli) olmaz\" (H.Ec. 1/52) 19 - Ali Efendi Fetvalanndan:
\"Ikrah ile bosama vaki (ve geçerli) olur\" (H.Ec. 1/52) Açiklama: Korkutmak veya cebr edilmek sonucu yapilan bosamalar
geçerli sayilmistir. Zira zorlama, ihtiyari iptal etmez ve iradeyi ortadan kaldirmaz. Zorlanan kimse, iki seyden birini tercih
ederek, iradesiyle bosamada bulundugundan talaki geçerli sayilmistir. 20 - Behce Fetvalarindan: \"Bosama isi iki
ayri sartin vuku bulmasina baglansa, biri vaki olup digeri olmasa bosama meydana gelmis olmaz\" (H.Ec. 1/55) Açiklama:
Sarta baglanmis olan talaka \"Talak ile Tal\'lik\" adi verilmektedir. Bu yoldan yapilacak bir bosama, iki sarta baglanacak
olsa, sartlardan birinin meydana gelmesi ile talak vaki olmaz. 21 - Soru: Ben, aile içinde olan geçimsizlik yüzünden
(yüz kizartici suçu olmadan) hiddetlendim ve ailemi üç talak ile bosadim. Simdi ise yaptigim hataya pismanim. Tanidigim hoca
efendilere sordum. \"Dinimiz, beraber yasamaniza müsaade etmez\" dediler. Bazi kisiler de söyle diyorlar: \"Bir kadini bosayip
da çocuklari ile birlikte vebalini yüklenmekten ise aileni al da kendi günahinin cezasini çek\" Bu durum karsisinda nasil
hareket etmeliyim? Cevap: Üç talakla bosanmis bir kadinla evliligi devam ettirmek, dini hükümlere göre haramdir. O
kimselerin sözleri tamamen yanlis ve cahilane tavsiyelerdir. Batil sözle amel etmek, cehenneme post sermek olur. Agzinizdan
çikan sözün sonucuna katlanmaniz gerekir. Artik o kadin, sizin tamamen yabanciniz olmus bulunmaktadir. Onunla zevciyyet rabitasi
kalmadigindan bir araya gelmeniz zina cezasini gerektirir. 22 - Soru: Kadinda öyle bir hastalik var ki, baskasina bulasici,
yikanmasina engel olacak durumda. Yikandigi takdirde ölüm tehlikesi gibi bir durumu bulunan kadin ile yasantisi olursa bosanmakta
dinen mahzur olur mu? Cevap: Hastalik sebebiyle hemen bosanmayi düsünmek yanlistir. Ailenizin tedavisine çalisiniz
ve tutulmus bulundugu hastaligi, mütehassisina gösterip ilaçlarini kullanmasini bekleyiniz. Cenab-i Hak her hastalik için
bir sifa halk etmis bulunmaktadir. Yeter ki siz onu arayiniz ve bulmaya gayret gösteriniz. Bana öyle geliyor ki, siz bosanma
kararina varmis, mevcut olan hal ve hastaliklari mazeret olarak ileri sürer gibisiniz. 23 - Behce Fetvalarindan:
\"Talak-i ric\'i ile bosanmis bir kadinin, kendisini bosayan erkege sehvetle dokunmasi veya öpmesi de bir müracaat olur\"
(H.Ec. 1/16) Açiklama: Ric\'i talakla bosanan kadin, iddet bekledigi sirada kendisini bosayan erkege sözle müracaat yapamaz.
Ancak fiilen müracaatta bulunabilir. Fetva ve müsaadeyi ve dini hükmü dile getirmis bulunmaktadir. 24 - Feyziye Fetvalarindan:
\"Sana cinsi mukarenette bulunmayacagim, diye yemin ettigi karisina ila müddeti içinde yaklasmis olsa, keffaret-i yemin lazim
olur\" (H.Ec. 1/67) Açiklama: Yukarida da belirtildigi üzere ila yapmis olan bir erkek, belirttigi zaman dolasiya
kadar karisi ile cinsi mukarenette bulunmazsa, talak-i bayin vücuda gelir. Cinsi yakinlikta bulunsa yemin keffareti ile mükellef
olur. |
Enter supporting content here
|
|
|
|